• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uchisarlilardernegi

ÇALINMIŞ ÇANTAYI KURTARMAK

ÇALINMIŞ ÇANTAYI KURTARMAK

Dr Emrullah Güney

1975 yılının temmuzunda, yaz dinlencesinde bir gün , kalktım, Ankara’ya gittim.

Yapılacak önemli bir iş olduğundan değil.

Ürgüp’teki tekdüze yaşayışı iki günlüğüne değiştirmekti ereğim.

Otomobille yaptım yolculuğu.

 

Ertesi günün gecesi döndüm, evin önündeki sokağa eyledim Murat 124’ü ,  eve girdim.

 

Sabah baktım; arabanın kelebek camı zorlanmış.

Çantayı arka koltukta unuttuğumu o an anımsadım.

Demek, hırsız çantada bir şey var sanarak,  camı zorlamış,  kapıyı açmış ve çantayı almış.

Ne yapmalı ?

Emniyet Amirliği’ne uğradım.

Bir dilekçeyle durumu bildirdim.

Çantanın biçimini, içinde neler olduğunu…

Maddi karşılığı 100 TL kadar…

 

Tamam Hocam,” dedi komiser.” Biz, eğer bulunursak, size haber veririz.”

Hiç umudum yok ya, neyse…

 

Ağustos ayında haber geldi.

Çantam bulunmuş.

Nerede?

Kayseri’de.

Göndersinler.

Olmazmış.

Niye ?

Zarara uğrayan, şikayet sahibi, ,bir polis refakatinde gidip, tutanakla teslim alacakmış yiten malını.

 

Her şeyin bir yolu yordamı var.

 

Bir polis memuru. Adı Hayri olsun.

Görür görmez tanıdım.

Lisede, Çarşaf dergisi okuyan muzır öğrencilerin adlarını bildirmemizi,

bizim muhbirlik yapmamızı isteyen polis bu. Esmer bir adam.

 

Süleyman Kaya bir dükkanda “Bozkurt” marka reçeli eline almıştı.

Ben bu reçeli sevmedim.Tatsız bir şeye benziyor.Almam.” dediğinde de sert sert bakmıştı .

 

İlçe Emniyet Amirliği’nin  motorlu aracı var.

Var ama bozuk.

Öyleyse, benim arabayla gideceğiz.

Oh ne ala memleket.

 

Çıktık yola.

Polis beyimizin  keyfi yerinde.

Camı indirdi, Topuz Dağı’ndan geçerken türküler söyledi.

 

Bir günlüğüne de olsa Ürgüp’ten uzaklaşıyor ya,

bu da bir kazançtır onun için.

Kayseri’ye vardık.

Yanıyor.

Asfalt erimiş; ağır bir koku yükseliyor.

Erciyes’in doruğunda akça kar yığınları; fakat, bir serinlik gelmiyor ki yararı olsun.

 

İyi bir lokanta biliyorum,” dedi.

Büyük bir yapının dördüncü katına çıktık. Lüks bir yer.

Efendi, ısmarladı:

Mezeler geldi.

Kocaman oval tabakta İskender geldi.

Sıcak ekmek istedi.

Özel salata istedi.

 İskender’in üzerinde cözür cözür kızgın  tereyağı gezdirtti.

Üstüne künefe istedi.

Maden suları, soda istedi.

Masanın üstünü donattırdı.

 

Ben fazla aç değilim,” dedim.

  İştahım kapanmıştı polisteki bu iştah karşısında.

Adam orta şekerlisini de höpürdete höpürdete içti. Keyifle…

 

Öğlen sonrası.

 Mesai başlamıştır.

 Polis beyin umurunda değil.

 Hesabı kuzu kuzu ödedik.

Sanki iki kişilik değil, on kişilik bir ziyafetin bedeli.

Adam bir teşekkür bile etmiyor.

Arada da laf dokunduruyor.

Siz hocalar adam olmazsınız yav. Milliyete,mukaddesata ehemmiyet vermezsiniz.”

Tartışmaya hiç niyetim yok.

 Zaten canım sıkkın.

 

Yav hoca” dedi. “ Benim eksik fasiküllerim var. Tercüman gazetesinin verdiği

İslamı Yüceltenler isimli ansiklopedi hani. Sen biriktirmemişsindir. Gidip onları da alalım gelmişken.”

 

Adam Kayseri’de her yeri biliyor.

Birçok kişiyle selamlaşıyor.

Sivil, üniformalı…

Vardık Tercüman’ın Kayseri Bürosuna.

 Aradılar, polisin istediği fasikülleri buldular.

 Fakat, bir bedeli varmış.   Eli cebine gitmiyor beyefendinin.

  Anası cebini sırtına dikmiş.

  Ödedik bunu da kuzu kuzu.

Emniyet Müdürlüğü’ne vardık. Bizimki, kendini ağırdan alıyor.

 Sanki Ürgüp Emniyet Amiri imiş gibi davranıyor.

 Bir şube müdürünün odasında, bacaklarını açmış, oturuyor. Sigarasını içiyor.

 Kapıda alesta duran hademeye kahve emrediyor.

 

Bay hırsızı getirdiler. Zavallı bir genç, ezik.

Davacı olacak mısınız ?” dediler bana.

Çantamı getirip kucağıma verdiler.

Açtım, içindekiler olduğu gibi duruyordu.

Hırsıza baktım; içim cızzz etti.

Toplumcu düşünce köklü ya bizde.

Ne davacı olacağım? “ dedim.” Memlekette iş yok , güç yok. Hırsızlık doğal,” dedim.

Hırsızlık şubesi şefi ters ters baktı bana.

“ Hiç de işsiz güçsüz değilmiş bu delikanlı. Orta Anadolu’da pek çok kişinin canını yakmış.”

“ Olsun,.” dedim. “Toplam değeri 100 TL olan bir çanta için neden davacı olayım ki?”

“ Çantayı bulduk. İçinde bir de traş makinesı var. Elektrikli. Bir de gömlek. Satmak istemiş, şüphe üzerine yakalanmış zaten. Çantada adınız, adresiniz de vardı.”

“ Peki, çantayı alayım. Gömleği bu delikanlıya verelim.”

Yav hoca, bizim kaidelerimize ters hareket ediyorsun .”

“ Tamam. Fakat, davacı olmayacağım. Şikayetimi de geri alıyorum. Madem,çanta bulundu.”

 

Birbirlerine baktılar.

Zavallı hırsız genç, üstü başı dökülüyor, saç sakal birbirine karışmış.

Utangaç…Benle gözgöze gelmemeğe çalışıyor. Öyle ehil birisi değil, belli .

Belki de ilk hırsızlığı bu.

Öksüz oğlan hırsızlığa çıkmış; ay akşamdan doğmuş.

 

Baktım, bizim polis ceketini çıkarıyor.

Sonra gömleğinin kollarını sıvıyor.

Hırsızlık Şubesi Amiri’ne göz kırparken yakaladım.

O da ceketini çıkardı.

“ Hoca, sen aşağıya in, Hayri Bey orada seni bulur,” dedi.

Anladım.

Gözleri ışıldıyor Hayri’nin.

Aç insanın yemek sofrasına koşarken ağzının sularının akması gibi…

Hırsız genç dayak yiyeceğini anladı herhalde.  Falakaya yatırılacaktı.

Altüst oldum.

Kalktım ayağa, odadan çıktım.

İçimde bir burukluk.

 

Ortalık serinlemeğe başlamıştı.

Erciyes’e baktım.

Doruğundaki buzul kızarmıştı.

 

Yatsı ezanı okunuyordu ki, Ürgüp’e girdik.

Bir Kayseri seyahatnamesi de burada böyle bitiyor efendim.

Hüzünle, acıyla…

 

                                                                                   1976. Ürgüp

 


Yorumlar - Yorum Yaz