• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uchisarlilardernegi

O GÜZEL İNSANLAR

 

O GÜZEL İNSANLAR…

(Dr Emrullah Güney)

  

Urfalıyam ezelden

Göynüm geçmez gözelden

Göynümün gözü çıhsın

Sevmeseydim ezelden

 

Urfa bir yana düşer

Zülüf gerdana düşer

Bu nasıl baş bağlamah

Her gün bir yana düşer

 

Urfa dört dağ içinde

Gülü bardağ içinde

Urfayı hak sahlasın

Bir yarim var içinde

 

Dağlardan ahan seller

Dökülür sırma teller

Yüreğin daşdan mıdır

Bana acıyor eller

 

Ufuk Gündüz, Eşme’den bir Türkmen çocuğu. Binbir zorlukla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirince pratisyen hekim olarak Urfa’ya atandı. Doğu ve Güneydoğu’ya gidecek olanlar hemen “torpil” arayışına girdiler. Dr Ufuk kimseyi aramadı, hiçbir politikacıyı, tanıdık zenginleri araya koymadı. “Orası da vatanımızın bir köşesi” dedi ve düştü Urfa yollarına.

 

Yıl 1970.

Urfa’yı pek sevdi Dr Ufuk Gündüz. Harran’a bayıldı. Hoyratları dinlerken yandı, kavruldu.

Kazancı Bedih’in türkülerine vuruldu. Tanıştı da…Tiryakisi oldu sesinin, yarenliğinin …

 

Kerküğün altı Hasa

Hasa batmıştı yasa

Gülşenim külhan oldu

Yad ayağ basa basa

 

Kerküğüm mahmur Kerkük

Tarihde meşhur Kerkük

Barını yadlar yidi

Bağbanı mağdur Kerkük.

 

Sağlık Ocağı’nın lojmanında kalabilirdi.

O, pek az olan hekim aylığının hemen hemen yarısıyla bir mahalle içinde ev tuttu.

Halkın içinde yaşamak istiyordu.

Giderek tanındı, sevildi.

Urfalılar Ona sahip çıktılar. Ufuk tabib olarak sevip benimsediler.

Lisede okuyan çocuklara yol gösterdi, ders verdi, onları yönlendirdi.

Birçok genç Onun yardımıyla Tıp Fakültesi’ne girdi.

Öz özüne İngilizcesini geliştirmişti. Ortaokul çocuklarına bu dili öğretti,sınavlarda başardılar.

Çocuklara öykü, şiir kitapları dağıttı. Onların Doktor Ufuk ağbisi oldu. Örnek saydılar Onu.

Komşular Ona gurbette olduğunu duyumsatmadılar; sık sık düğünlere çağırdılar. Akşamları sofralarına buyur ettiler. Bazı kız babaları Onu “ideal damat” olarak gördüler.

Genç doktor ivecen değildi bu konuda.

 

Kısa yıllık izninde Eşme’ye giderken, tanıdıkları  isot armağan etti torbalarla.

…………

 

Ufuk Tabib elbet pratisyenlikten çıkmak istiyordu.

Uzmanlık sınavları için çalışıyordu.

Sınava girdi ve kazandı.

Bitirdiği okulda Göz Hastalıkları uzmanlığı eğitimi için İzmir’in yolunu tuttu.

Ayrılmak zor oldu. Meslekdaşları, Urfalılar Onu gözyaşlarıyla uğurladı.

 ………..

Ufuk tabib uzman oldu, doçent oldu, profesör oldu.

Evlendi, iki kızı oldu. Eşi de sağlık elemanı, hemşire idi.

Anılarda hep Urfa… Anlatılarda hep Harran…Kısas köyü…Akçakale…

Urfa’ nın etrafı dumanlı dağlar aney!”

Rüzgar gibi uçan Arap atları…Yoksul da olsa mırra içirmeden bırakmayan dost Urfalılar.

Eşine, çocuklarına, meslekdaşlarına hep Urfayı, Urfalıları anlattı.

Herkes, Urfayı merak eder oldu.

……………

40 yıl kısmet olmadı. Nasip değilmiş, yolu bir daha Urfa’ya düşmedi.

Urfa artık Şanlıurfa idi.

2010       yılında Harran Üniversitesi’nde bir sempozyuma katıldı Prof Dr Gündüz. Mesleki birikimini sundu. Atatürk Baraj Gölü oluştuktan sonra havadaki nem artıyordu. Acaba, tropikal hastalıklarda,  bu değişikliğe bağlı olarak, artış olabilir miydi? Göz sayrılıkları ne durumdaydı? Trahomu ünlü idi yörenin bir zamanlar…Meslekdaşları arasında eleştirenler çıktı. Yanıt verdi. Tartışmalar alevlendi.

 

Ufuk Tabib, pratisyen hekim olarak görev yaptığı Sağlık Ocağı’nı buldu. Yıkılmak üzereydi. Bakımsız kalmıştı. Girdi, genç meslekdaşıyla tanıştı. Yarenlik ettiler. Derin bir hüzünle ayrıldı oradan. Mahallesini bulmakta zorlandı. Çok göç almıştı. Eski mahalleler yıkılıyor, yerlerine gökdelenler yapılıyordu. Yine de kiralık evini buldu. Mahallede komşuları ya Mersin’e, Antalya’ya göç etmişti. Ya da sonsuzluğa yürümüşlerdi. Birkaç delikanlıya kendini tanıttı. Kimsede sabır yoktu. Özlemle anlattı eski günlerini. Karşısındaki genç adam:

Bana maval okuma. Anlattıkların beni hiç alakadar etmiyor,” dedi.

Bir taksiye bindi. Kısa bir mesafede 20 TL istedi sürücü.

Doktor giderek şaşkınlığa düşüyordu.

 

Kırk  yıl önce tanıdığı bir eczacı vardı. Onu arayıp bulmak istedi. Buldu da.

Eczacı İsmet Bey, Urfa Kuvayı Milliyesinin yiğit bir erinin  oğluydu. İyice yaşlanmıştı. Artık, eczaneyi kalfası yürütüyordu. Rastlantı bu ya, Onu orada buldu. Daha önceleri olduğu gibi apak giysiler içinde, şık, hasır şapkalı, pabuçlar ayna gibi…Kucaklaştılar. Eczacı anımsadı Doktoru.

Meyan şerbeti ısmarladı. O haziran sıcağında iyi geldi. Serinledi Doktor Ufuk…Yarenlik koyulaştı. Eczaneye girip çıkanları gözledi . Reçetede 4 ilaç yazıyorsa birini alıyordu hasta ya da hasta yakınları. 40 yıl önce de böyleydi. Peki,hiç gelişme olmamış mıydı?

Oldu”,  dedi İsmet Bey. “ Oldu. Urfa’ya su geldi. Suyumuz bol.”

Başka?”

Dağ yamaçlarını çeviren, toprağını genişletenler zenginleştiler. İmar planları değiştirildi, oralara mahalleler kuruldu çünkü. Fakat haydan gelen huya gider. Birçok zengin, Soğukoluk yollarında can verdi. Memleketin en güzel kızlarıyla evlenen delikanlılar modaya uydular, dost tuttular oralardan. İçkili araba kullanmaktan, sonradan görmenin hazımsızlığından…Ölüp gittiler…”

 

Eczacı kalfası bir yandan ilaç sarıyor, bir yandan söze karışıyordu.

“ Bilemedik, bilemedik. Bir arsa da biz çeviremedik. Elin oğlu deveyi hamuduyla yuttu.”

İsmet Bey, üzüntüyle baktı yardımcısına.

Prof Dr Gündüz’ün gözünde rüzgarlar gibi koşuşan, yarışan, hudut boylarının Gazalları kadar narin , ceylanlar kadar güzel gözlü cins atları canlandı. O at yarışlarını sordu…At bağışlar, kürk giydirir, cömert, insan değeri bilen ağalar, beyler neredeydi? Hep para, hep para mıydı insanların düşündüğü ?

Yaşlı adam derin derin iç geçirdi. Bastonuna dayandı. Mendiliyle terini sildi. Gözleri yaşlıydı.

Tabibim, cerrahım, gülyüzlü hekimim…Geçti o devirler, geçtiii… O güzel insanlar o soylu atlara binip, bilinmedik yerlere göç ettiler…Bir daha geriye gelmemesiye…”

Aydınlık Urfa semalarında gelince süslü,güzel güvercinler taklalar atarak dönüp duruyorlardı…

Aney, aney, aney…

 

27 Aralık 2013. Diyarbakır

 

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz