NEVŞEHİR YÖRESİ’NİN TURİZM FONKSİYONU
GİRİŞ:
Çağdaş bilimlerin turizm tanımlamaları değişiktir.Etimolojik açıdan turizm sözcüğünün aslı Latincedir: Dönüp dolaşıp aynı yere gelme anlamındaki Tornus’tan çıkmıştır. Dilimize bu sözcük Fransızca şekliyle girmiştir.Günümüzde turizm ,evrensel boyutlu bir olay durumuna gelmiş ve bir bilim dalı olarak kendini göstermeye başlamıştır.Böylece turizmoloji yani , Turizm bilimi ayrıntılı işletmecilik politikalarıyla maliyeden sosyal ekonomiye,mimariden ekolojiye ,biyolojiden sosyolojiye ,demografiden psikolojiye eğitime dek çok ve çeşitli yönleri olan ,kendi kurallarıyla oluşan bir sosyal bilim disiplinidir’’
İnsanın doğa ile ilişkilerini,karşılıklı etkileşimlerini konu olarak seçmiş bulunan coğrafyanın bir alt disiplini olan turizm coğrafyası açısından bu geniş kapsamlı ve büyük boyutlu olayın tanımlanması nasıl yapılabilir?Her şeyden önce turizm olayı coğrafi bir mekan üzerinde gerçekleşmektedir.Bu noktadan çıkarak şöyle bir tanımlama yapabiliriz:’’Turizm ,insan gruplarının geçici bir konaklama nedeni ile yerel ya da bölgesel toplanmaları olayıdır.Söz konusu konaklama ,yabancılar ile yerli halk ,konaklanan yer ve alan arasındaki karşılıklı etkilerin bütününü kapsar(Poser 1939,170).Buradan anlaşılmaktadır ki turizm olayını yaratan ,insan toplulukları için albenisi ve gelbanası olan iki önemli öğe öncelikle belirginleşmektedir:Bunlardan birincisi yer faktörü,ikincisi de olay faktörüdür.ilerde ,genelden özele gidildikçe görüleceği gibi;yer faktöründe ,ilginç yapı özgünlükleri ,doğal anıtlar ,panoramik görünüm yerleri ,seyredildiğinde kişide coşku ve kıvanç yaratan alanlar vardır vd, bir yörenin belirgin bir üstünlük kazanmasına yol açan etkenler olarak görülebilir.Olay faktöründe ise bir yerin hac merkezi olmak gibi bir çekim üstünlüğüne sahip olması ,fuar,sergi,panayır,kongre gibi ticari ,kültürel,bilimsel etkinliklerle dikkat çeker özelliklerinin bulunması önem taşır.
İnsanların özgürce yolculuk yapma ,dinlenme ,eğlenme,sağlığını kazanma,bilgisini artırma ,değişik yöreleri tanıma gibi çok ve çeşitli istek ve beklentilerle yarattıkları turizm olayına coğrafyacıların yaklaşımı nedir?Bir gerçek vardır ki,coğrafyacılar turizm konusuna diğer tüm bilimlerden daha sonra ilgi duymaya başlamışlardır.Fiziki coğrafya koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan ve beşeri ve ekonomik bir olgu şeklinde gelişen turizm olayına coğrafyanın diğer bilimler ölçüsünde ve hatta-bazı konuklarda- onlardan daha çok yetkisi ve yetkinliği vardır. Ve olmalıdır.Rekreasyonel yolculuk olarak da tanımlanabilen turizm,insanın toplumsal işlevlerinden biri ve yaşamsal değeri olan bir olgu biçiminde ortaya çıkmıştır.Burada turizm coğrafyası ,insan-doğa ilişkilerinde yönlendirici bir etkinliğe sahiptir.Bir alanın dinlence turizmine uygunluk derecesi ,yörenin landuse özellikleri,en yüksek en alçak noktalar arasındaki yükselti farkı,klimatik özellikleri,su kaynaklarının ve bitki örtüsünün rekreasyonel açıdan değerlendirilmesi gibi konular işlenebilmektedir.Turizm politikasının saptanmasında yönlendirici olabilecek bilim dalı yine turizm coğrafyası olabilecektir.Ülke ve bölge planlaması açısından da gerekli bilgiler bu bilimin verilerinden ,sağlıklı yollarla ortaya konulabilecektir.Ancak,bu konuda belirtilmesi gereken nokta vardır:Turizm coğrafyası ülke ve bölge planlaması ,turizm yatırımları açısından konuya yaklaşırken turizm olayını durağan bir olay olarak değil,devingen yani dinamik bir olay şeklinde ele almaktadır.Endüstrileşme ,kentleşme insanların doğaya olan özlemlerini artıracağına göre, gelecekte turizm olayı giderek daha büyük boyutlarda gelişecektir.İnsanlar boş zaman geçirme yeri olarak su boylarını ,ormanları ikinci evleri için arsa şeklinde değerlendirme yollarını arayacaklardır.Doğanın yıkımı artacak ve böylece zorlanmış yöreler,aşırı nüfuslanmış,kirlenmiş alanlar ortaya çıkacaktır.Bu durumda konuya yaklaşım,planlamada kendini gösterecek,önlemler sağlıklı biçimde önceden alındığında ,çevre korunması,rekreasyonel kaynakların bozulmadan değerlendirilmesi sağlanabilecektir.
Turizm gittikçe gelişmekte olan bir olaydır.Yapılan tahminlere göre;21.yüzyılın en büyük iş hacmine sahip sektörü turizm sektörü olacaktır.Uluslar arası turizm istatistiklerine göre ,1980 yılında 258.8 milyon kişi bu büyük göç olayına katılmıştır.Dünya turizminde Türkiye’nin payı nedir?Gelişmiş endüstri ülkelerine yakınlık-uzaklık ölçüleri söz konusu edildiğinde ,komşumuz olan ve Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerle ,Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler yanında Türkiye dezavantajlı durumdadır.Buna karşılık ,doğal ve kültürel varlıkların turizm sunusu olarak değerlendirilmesi durumunda ülkemiz komşuları yanında avantajlı bir yer kapsamaktadır.Çok çeşitli ve karmaşık etkiler nedeniyle Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı ,sürekli olarak komşulara oranla daha az tutarda olmuştur.Devlet İstatistik Enstitüsü turizm istatistiklerine göre 1980 yılında Türkiye’yi toplam 1 milyon 57 364 yabancı ziyaret etmiştir.Ancak bu sayının tamamı turist sayılmamaktadır.Bir milyonu aşan yabancının 914.649’u eğlence ,gezi,ziyaret yani kısaca turizm amacı ile Türkiye’ye gelmiştir.Turist akının en çok olduğu ay ise ocaktır.Genellikle ilkbahara kayan ve sonbahara doğru uzayan bir turizm mevsimi,ana çizgileriyle yaz aylarını içine almaktadır.Dış turizmde ilgi çekici bir özellik de ‘’Turist eğilimleri’’dir.Devlet İstatistik Enstitüsü’nün Turist Eğilim Anketlerine göre;Türkiye’ye gelen her 11 turistten 93’ü İstanbul’u ziyaret etmek istemektedir.Yüz üzerinden diğer turistik çekim merkezlerinin sıralaması da şöyledir:
Efes ve Bergama %49
Pamukkale%45
Göreme%45.
Dış turizm hareketlerine oranla ,ülkemizde iç turizm daha büyük bir canlılığa sahiptir.Özellik 1974 yılında başlayan iki günlük hafta sonu tatili ,yakın çevreye yapılan turistik gezilerin hacmini birden arttırmıştır.Kara yollarının giderek gelişmesi,binek otomobili sahibi olan ailelerin 1970’li yıllarda artmaya başlaması ,konaklama kuruluşlarının yaygınlaşması ,halkın bilgi düzeyinin yükselmesi ,görsel-işitsel kitle iletişim araçlarının kamuoyu üzerindeki etkilerinin yoğunlaşması,çevreye duyulan ilgiyi arttırmış ve sonuçta iç turizm hareketi ,dış turizmin 4 katı gibi yüksek bir değere ulaşmıştır.Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre 1980 yılında 5 milyon 919.401 kişi bu olaya katılmıştır.
Yazımızın adı ‘’Nevşehir yöresinde doğa açısından turizm’’ adını almaktadır.Jeomorfolojik özelliklerinin dikkat çekici olması açısından araştırma alanımız ,özellikle yerbilimciler tarafından çekici bir yöredir.Bu nedenle Nevşehir yöresi jeolog ve jeomorfologların araştırdığı ,birçok yapıt verdiği ,ilgi çekici bir yöredir.Yapısal özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiş bulunan ve yeryüzü şekilleri çeşitli yönleriyle ele alınmış olan Nevşehir yöresi ilerde değinileceği gibi genç volkanik alanları badlands röliefi ile turistik özgünlüğü sahip bir alan olmuştur.Maar ve krater gölleri ,volkan konileri,lav akıntıları ,flüviyal topoğrafya şekillerinden ilginç özelliklere sahip vadileri ve badlands röliefi yanında özel aşınım biçimleri olarak peribacaları ,daha az yaygın ve dar alanlı olmakla birlikte karstik topoğrafya şekillerinden olan traverten konileri ve kalker tüf basamakları Nevşehir yöresinin dünyada ve Türkiye’de tanınan ,bilinen bir yöre olmasını sağlamıştır.Yukarda sözünü ettiğimiz gibi,bir yöreye turistik çekiciliğini kazandıran ,turist akınını oraya yönlendiren başlıca iki etken vardır:Birincisi yer çekiciliği ,ikincisi olay çekiciliğidir.Bu açıdan bakınca ,Nevşehir yöresinin ‘’yer çekiciliği’’ ön plana çıkmaktadır.
Burada önemli bir noktayı açıklamakta fayda yarar görüyoruz.İnsanoğlu daha bu yörede yaşamıyorken ,oluşmuş ve geniş alanlar kaplarcasına yaygınlık göstermiş olan peri bacaları ,paleolitik dönemden başlayarak insanlarca işlenmeye ,kullanılmaya başlanmıştır.Volkanik tüf katmanlarının kolay işlenir olması,kısa zamanda oyulabilir özellik taşıması peribacalarının sığınak ,barınak,konut olarak yeğlenmesine yol açmıştır.Dolayısıyla bu alanlar antropojen etkilerle değişime uğramıştır.Doğal bir oluşum olan bir tüf kaya konisi,piramidi,insan elinin işlemesiyle beşeri tesis niteliği kazanmıştır.Bu nedenle ,yörenin turizm coğrafyasını yalnızca doğal yani fiziksel özellikleriyle ele alma olanağı yoktu.Böyle bir yaklaşım çalışmanın bütünlüğünü de bozabileceğinden Nevşehir yöresi,hem fiziksel hem de kültürel özellikleriyle ele alındı.
Yukarda,Nevşehir yöresinin yapısal özelliklerinin ve yeryüzü şekillerinin yerbilimcilerince ele alındığını,araştırıldığını belirtmiştik .Ancak ,araştırma alanımızın iklimi,hidrografik özellikleri ve biyocoğrafik değerleri konusunda bugüne dek özgün çalışmalar yapılmamıştır.Yörenin turizm coğrafyasını,fiziksel temellere bağlı beşeri ve ekonomik bir olay düzeyinde ele alarak incelediğimiz bu çalışmada ,fiziksel coğrafya ögelerinin bütünlüğünün bozulmaması için ,yer yer ayrıntılı olarak bu bölümlere de değinmek gerekmiştir.Çalışmamızın ikinci bölümü olan ‘’Kültürel-Turistik çevre’’ bölümünde ,binlerce yıldan günümüze değin insanın doğa ile hem sürekli bir savaşım içinde bulunduğu hem de uyum içinde olduğu vurgulanmaktadır.Yörenin yerleşme tarihçesi,kır yerleşmeleri,kentler bu bölüm içinde ele alınmaktadır.Yerleşmenin söz konusu olduğu bir alanda nüfusun ana özelliklerine değinmek gerekmiştir.Genelden özele doğru bir gidişle turizm konusu çalışmanın asıl bölümünü oluşturmaktadır. Doğal görünüm özellikleri ve ılıcalar ,içmeceler iç ve dış turizmi yaratan temel öğelerdir.Başlangıçta ele alınan,yeryüzü şekilleri bölümünde değinilen peribacalarına burada yeniden yer vermek gerekmiştir.Termalizm ise fizik çevre-insan sağlığı açısından ele alınmıştır.Kültürel değerler bölümünde ,insan elinin değmesiyle değişime uğrayan,kullanıma açılan peribacaları ,iç oyulgu değerleri açısından irdelenmiştir.Burada ,konutlar,ibadet yerleri,yer altı yaşama merkezleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır.Turizm olayından önce de var olan ancak turist akının başlamasıyla canlılık kazanan el ve ev sanatları yine bu bölümde işlenmiştir.Bu sanatlar halıcılık ,oniks,mermer anı eşyaları yapımı ve seramik işleridir.Ulaşım ve yollar konusu turizm olayı ile çok sıkı bir bağlam içinde ele alınır.Nevşehir yöresinde yolların çok yönlü işlevleri vardır.Yollar geliştikçe turist akını artmıştır.Bunun tersi de doğrudur.Turist akını ile birlikte yolların geliştirilmesi,düzeltilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.Bu durumda yol ve turizm ,birbirine bağlı,karşılıklı etkileri olan iki kavram özelliği taşımaktadır.
Konaklama kuruluşları konusunda kişisel gözlemler yanında çeşitli kurumların istatistik verilerinden yararlanılmıştır.Ürgüp ve Nevşehir’in hem kuruluş sayısı hem de yatak sayısı bakımından önde yer aldıkları görülmektedir.Bu kuruluşların yoğunluğu Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni içinde artmakta,Yeşilhisar,Gülşehir,Derinkuyu’da azalmaktadır.
Yöreye gelen turistler konusu,Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nın yerel örgütlerinden sağlanan istatistik verilere göre işlenmiştir.Bu değerlendirmelerden çıkan sonuca göre Nevşehir yöresine gelen turistin asıl amacı Göreme Açık Hava Müzesi’ni ziyaret etmektir.Yer altı yerleşim merkezleri,kervansaraylar,medreseler,camiler ve müzeler ikinci planda kalan ziyaret yerleridir.Değişik nedenlerle turist sayısında yıllar arası büyük oynamalar görülmektedir.1980 yılında Göreme’yi 91.534 kişi ziyaret etmiştir.Bu sayı 1977 yılında 209.684 kişi olarak belirlenmişti.
Yakın çevre ile turizm ilişkileri bölümünde Erciyes Dağı,Hasan Dağı,Sultansazlığı –Yay Gölü doğa turizmi açısından ,olay faktörüne bağlı olarak da bir dinsel ziyaret merkezi olan Hacıbektaş kasabası da kültür turizmi açısından ele alınmıştır.
Bölgesel değerlendirmede sentezler ve öneriler bölümünde ;
-Doğal kültürel alanların korunması,
- Baraj göllerinin rekreasyonel değerlerinin artırılması,
- Han ve kervansarayaların onarılarak turizm hizmetinde kullanılması,
- Yörenin tarım ve hayvancılık ürünlerinin turizm sunusu açısından değerlendirilmeleri,
Turizmin öznesi olan insanın ,turizm olayı karşısında olumlu yaklaşımının sağlanması açısından bilinçli kılınması gibi konulara değinilmiş ve gerekçeli öneriler sıralanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra ,Nevşehir yöresinin fiziksel coğrafya özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkmış turizm olgusuna ,ana çizgileriyle ve özetleyerek açıklayabiliriz.
JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER.
Araştırma alanımızda temele ait en eski formasyonlar Mezozoik ofiolotik seriye ait kayaçlardır.Bunlara Aksaray-Acıgöl arasında ve Yeşilhisar’ın batısında rastlanmaktadır.Yapısını mermer,granit ve granodioritlerin oluşturduğu Kırşehir masifine ait metamorfik kayaçlar Hırka Dağında ,Göbekli Dağında yüzeylenmektedir.Yaşı konusunda tartışmalar yapılan Kırşehir masifinin eskiden olduğu gibi Prekambriyen değil,Eosen dönemine ait bir Alpin intrüziyon olduğu ileri sürülmektedir.Tersiyerde bir transgresyonla yöre denizle kaplanmıştır.Eosen burada flişle karakterize edilmektedir.Mamasun Barajı doğusunda yüzeylenmiş kalkerler de Eosen yaşlıdır.Lagünlerde oluşan jipsli seriler Oligomiyoseni karakterize eder.Kızılırmak havzasındaki tuz,jips ve kalker depoları bu dönemde oluşmuştur.Miyosen Alt-Pliosen Nevşehir yöresinin oluşumunda,ana çizgileriyle ortaya çıkmasında en etkili bir dönem olmuştur. Bilindiği gibi yanardağ etkinlikleri yörenin şekillenmesinde söz sahibi olmuşlardır.Arap-Afrika levhası ile Anadolu levhacığı arasındaki kıta çarpışması ya da bindirmesi sonucu ortaya çıkan kırık çizgilerinden volkanik ürünler çıkmış ve yayılmışlardır.Üst-Miyosenin Ponsien-Dasien çağında başlayan yanardağ püskürmeleri;lav ve piroklastik ürünler tarih çağlarına değin sürmüştür.Erciyes,Hasan dağı gibi büyük yanardağ konileri yanında ,yerel önemi bulunan daha küçük ölçülü volkan konileri de etkin olmuşlardır.Neojen havzaları içinde yüzlerce metre kalınlıkta ve önceki topoğrafyanın girinti-çıkıntıları maskeleyecek şekilde piroklastikler ve lav akıntıları oluşmuştur.Göller giderek karalaşmış,havzalar dolmuş,volkanik küller bu alanlarda volkanosedimanter özellik kazanmışlardır.Bazalt ve andezit akıntıları ise lav yaylalarının oluşumuna yol açmıştır.Nevşehir yöresinde pleistosen volkanizması daha dar alanlı olarak gerçekleşmiştir.Buralar Acıgöl ve çevresi,Nenezi Dağı dolayları ve doğuda Tekke Dağı çevreleridir(Pasquare).
Yapıya bağlı olarak Nevşehir yöresinin turizm açısından özgünlüğünü ve çekiciliğini sağlayan yeryüzü şekillerini,yukarıda belirttiğimiz gibi şöyle açıklayabiliriz:
Nevşehir yöresini genç volkanik olaylar ve şekillerin doğal bir laburatuvarı yapan yanardağ etkinlikleri birçok alanlarda görülmüştür.Bunların en ilginç olduğu yer Acıgöl dolaylarıdır.Göl dağı,Kalece Tepe,Susamsivrisi Tepe, Karnıyarık Teep gibi piroklastik tepeler dikkati çeker.Yerli halkın obruk ya da obruk şeklinde adlandırdığı krater çukurlukları daha dün oluşmuş gibi taze ve belirgindir.Öte yandan Acıgöl ile Kızılırmak arasında geniş yüzeyleri örtercesine akmış lav akıntıları da dikkati çeker.Halkın ketir olarak adlandırdığı bu leçelik alanlar,lav duvarları ile çevrili küçük kapalı çukurluklarla doludur ve yöre insanı için buralar tarımsal açıdan önem taşır.Acıgöl denilince akla maar gelmektedir.Yanlış bir düzenleme ve bilinçsiz bir çalışma ile bu doğal anıt bozulmuş,suları kurutulmuştur.Daha güneye Erdaş Dağı eteklerinde sayısız çoklukta koniler yer alır.Bunlardan din da perlitik kayaçlar daha dün çıkıp akmış gibi taze ve belirgin olarak görülür.Nenezi dağı ile Göllüdağ da lav akıntıları,kraterleri ve gölleriyle yörenin doğa turizminin ortaya çıkmasını sağlayabilecek varlıklardır.Kraterinde bir göle yer veren Göllüdağ,doğusunda da bir Hitit yerleşmesine sahip olmakla da dikkati çekmektedir.Savunma kolaylığı ,andezitin yapı taşı olarak kullanım olanağı ,ormanların yakacak olarak değerlendirilmesi ve su kaynaklarının varlığı ,iklim koşullarının elverişsizliğine karşın burada bir kentin kurulmasını ve gelişmesini sağlamıştır.Böylece Göllüdağ,hem doğal bir anıt ve Hitit kenti yıkıntılarıyla da tarihsel öenmi olan bir yükselti olarak turizm etkinliğinde çifte avantaja sahiptir.Genç volkanik şekiller olarak yayla düzlüklerinde tek tek yükselen andezitik tepeleri ve Damsa Çayı havzasını Erciyes çevresi çukurluklarından ayıran Topuz Dağı,Tekke Dağı üzerindeki sayısı 13’ü bulan ,bazalt çıkarmış tepeleri de ekleyebiliriz.
Bilindiği gibi,volkan bacalarından püskürmüş piroklastik maddelerin yani tefranın ,çukur alanlarda ,dulda yerlerde,sulu ortamda kat kat birikmesiyle volkanik tüfler oluşmaktadır. Volkanik tüfü oluşturan asıl tefra maddesi volkanik küldür.Araştırma alanımızın şekillenmesinde volkanik küllerin ve ignimbritlerin diğer bütün kayaçlardan daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.Erciyes ve Hasan dağı gibi büyük püskürme merkezleri dışında,bugün artık belirgin bir yükselti olarak görülmeyen ,aşınımlarla silinmiş küçük boyutlu konilerin de pliyosende ,pleistosende var olduğunu düşünebiliriz.İgnimbritler ise genellikle volkan konilerinden değil,bir yarık erüpsiyonu sonucunda çıkıp yayılmış piroklastikler olarak düşünülebilir.Bu tür ignimbritlerin çıktığı yarıklar bugün belirgin değildir.Aksaray doğusunda ,Ürgüp çevresinde ,Derinkuyu dolaylarında oluşmuş kırıklardan ignimbritlerin çıktığı sanılmaktadır.Yörenin ignimbritleri oldukça değişik yapıya sahiptirler.Söz gelimi Ihlara’da riyolitik,Kaymaklı’da trakitik,Derinkuyu’da andezitik,Göreme’de ise dasitik nitelikli ignimbritler yayılmıştır.Bu kayaçların değişik kalınlıkta birikmeleri de püskürme öncesi topoğrafyanın çukurluk ve kabarıklıklarının farklı olmasındandır.Doğal olarak vadileri dolduran ignimbritler kalın katmanlar halinde birikmiş,buna karşılık tepe ve kabarık şekiller üzerinde kalınlık az olmuştur.Ek olarak değişik kalınlık nedenlerinden biri de lahar akıntıları ve tefra çığlarıdır(Sür).
Volkanik tüfler ve ignimbrit katmanları içinde açılmış vadiler Kuvaternerin plüviyal dönemlerinin eserleridir.BU vadilerde bugün de akmakta olan ,yazın kuruyan ya da kuruyacak ölçüde cılızlaşan küçük akarsuların bu denli büyük ölçülü aşındırma yapması beklenemez.Bu akarsular plüviyalde daha bol akımlı olarak yataklarını açmışlar,aşındırma etkinlikleriyle vadilerini büyütmüşlerdir.Aşındırma günümüzde de sürmekte ise de artık küçük bir takım rötuşların yapıldığı ileri sürülebilir.
Nevşehir yöresinde doğa turizminin odak merkezleri vadilerdir.Göreme vadisi,Çat-Aksaray vadisi,Ihlara vadisi ve Soğanlıdere vadisi doğal oluşumlar olmaları yanında ,Paleolotik çağdan başlayarak insan topluluklarına sığınak ve barınak olmaları açısından da değer taşımaktadırlar.Yukarda adlarını verdiğimiz bütün bu vadilerin tarihsel işlevlerinin en belirgin olduğu dönemler M.Sonra ki yıllar olmuştur. Ancak vadilerin ve bunları karakterize eden mikrotopoğrafya şekillerinin kültürel değer kazanmaları konusuna geçmeden önce peribacalarının oluşum evrelerine değinelim.Bilindiği üzere peribacaları badlands röliefinin tipik şekilleridir.Türkiye’de birçok yerlerde benzer şekilde peribacaları oluşmuşsa da hiçbir yerde Nevşehir yöresinde olduğu ölçüde yaygın,geniş alanlar kaplar şekilde ve panoramik güzelliğe sahip alanlar ortaya çıkamamıştır.Bunun nedenlerini,Nevşehir yöresinin sahip olduğu,badlands röliefinin gelişimi için gerekli ideal koşullarda aramalıdır.Burada yarı kurak iklim koşulları geçerlidir.Yağışlar yıl içinde düzensiz dağılmış olmakla birlikte ,yağış şiddeti,sağanaklar özellikle ilkbaharda etkilidir.Gece-gündüz,yaz ile kış arasında sıcaklık farkları büyüktür.Donma-çözülme olayları,saçak sellere bol malzeme sağlar.Petrografik açıdan da yöre,işlenmeye elverişlidir.Volkanik tüf ve ignimbritler yer yer aşındırma etkenlerine karşı direnç gösterseler de genelde kolay aşındırılmaktadırlar.Bitki örtüsü çok seyrek ve boşluklara yer verecek şekildedir.Yüzeyde toprak oluşumu zordur ve yerli kayayı kaplarcasına bir örtüden yoksun olma durumunda ,bütün alanlar aşınım olaylarına açık tutulmaktadır.Öte yandan antropojen etkiler de yörenin şekillenmesinde –az da olsa- bir öneme sahiptir.Ancak,belirtmek gerekiyor ki badlands röliefi ve özel aşınım tahrip şekilleri olan peribacaları,Nevşehir yöresinde daha insanoğlu yaşamaya başlamadan önce oluşmuş bulunmaktadır.İnsanın müdahalesi genellikle peribacalarının içini oyarak,dirençlerini azaltmak ve dolayısıyla daha süratli biçimde yıkımlarını kolaylaştırma yönünde olmaktadır.Araştırma alanımızda peribacalarının en iyi geliştiği yerlerin başında Göreme vadileri gelmektedir.Kermil Dağı ile Kızılırmak arasında kot farkı kısa bir alan içinde büyük değerler gösterir.Kızılırmak vadisi yerel bir kaide seviyesi değerindedir.Uçhisar-Göreme-Çavuşin arası ve Akdağ ile Aktepe2ninyamaçlarında ve bu yükseltilere sokulmuş vadilerin içinde peribacaları bütün çeşitlilikleri ve değişik biçimleriyle oluşabilmişlerdir.
Aktepe’nin yamaçlarında ve bu yükseltilere sokulmuş vadilerin içinde peri bacaları bütün çeşitlilikleri ve değişik biçimleriyle oluşabilmişlerdir.Bu alanın dışında Damsa Çayı vadisinin batı yamaçlarında ,Ihlara vadisinin özellikle Selime-Yapraklıhisar dolaylarında ,Soğanlıdere vadisinde ve Kızılırmak yakınlarında Çat-Aksaray dolaylarında peribacaları görülmektedir.Kızılırmak kuzeyinde yapı ve litolojinin uygun olmayışı nedeniyle peribacalarının iyi gelişmediği gözlenmektedir.
Çalışmamızın yerleşme tarihçesi bölümünde belirttiğimiz gibi, Nevşehir yöresindeki vadilerin hangi dönemde kullanılmağa başlandığı konusu aydınlığa kavuşturulamamıştır.Çünkü,bu yaşam alanlarında yazıt bırakılmamıştır ve dolayısıyla tarihlendirme yapma olanağımız yoktur.Sanıldığı kadarıyla Hititler Kızılırmak yayı içinde egemen iken vadi yamaçlarının ve peribacalarının içleri oyulmaya başlanmıştır.Ancak,buraların en yoğun biçimde değerlendirilmesi,hristiyanlığın Anadolu’da yayılmaya başladığı dönemde ve ikonoklastik çağda gerçekleşmiştir.Dinsel özgürlüklerin olmadığı zamanlarda,insanlar doğal mağaralar kadar,kendi yaptıkları mağaralara da sığınmışlar,güvenlik önlemlerini almışlar ve ve buraları çağlar boyu konut olarak kullanmışlardır.Bizantoloji açısından büyük önemi ve değeri bulunan freskleri günümüze değin bozulmuş olsa da gelebilen hristiyanlık tapınaklarının en yoğun olduğu yer Göreme vadileridir.Burayı Ihlara vadisi izler.Soğanlıdere ile Açıksaray vadisindeki bu tür eserler çok bozuma uğratılmış ve yıkıntılaştırılmışlardır.
Peribacaları dışında ,Nevşehir yöresinin Türkiye ölçüsünde ve Dünya çapında tanınmasını sağlayan ikinci öğe ‘’Yer altı’’ yerleşim merkezleridir.Yapı ve litolojiye bağlı olarak kültürel bir değer olan bu eserleri de bu bölümde ele almak gerekmiştir.İnsanoğlu ,yer altını neden bir yaşama alanı olarak seçmiş ve hangi olayların zorlaması sonucu orada barınma gereğini duymuştur?Doğal birer oluşum olarak karstik mağaraların ,Paleolotik ve Neolotik çağda hatta, günümüzde konut olarak değerlendirildiğini biliyoruz.Tüf ve ignimbritler içinde doğal mağara oluşmamaktadır.Bunları insanlar taş kesici,yontucu araç ve gereçleriyle oymuşlardır.Halk topluluklarını yer altında yaşamaya zorlayan nedenlerin başında can güvenliğinin olmayışı gelmektedir.Kayaç yapısının oymaya elverişli olması da önemlidir.Bozkırlarda ev yapımı ve ısınma için yakacak odunun ,ağacın yeterince bulunmayışı da yeraltına sığınmayı gerektirmiştir.Kış soğukları yanında yaz sıcaklıklarından korunmak için de kayaların oyulması külfetine katlanmışlardır.Bütün bu gerekçelerin bir bölümü bugün için de geçerlidir. Nitekim Nevşehir yöresinde ,tüf ve ignimbritlerin üzerinde yer alan bütün kırsal yerleşim birimlerinin hala yer altı ile ilişkileri yer üstündeki evlerin,bölümlerin mağaralarla bağlantısı vardır.Günümüzde de hem yaşama alanı olarak hem de hayvanlar için ağıl,ahır,samanlık,kiler ve ambar olarak bu kaya oyma alanları değerlendirilmektedir.
Vadi yamaçları ve peribacası içi yaşama alanlarında olduğu gibi yer altı yerleşim merkezlerinde de sağlıklı bir tarihlendirme bugüne değin yapılamamıştır.Çünkü hiçbir yerde belge yerine geçebilir bir yazıt bırakılmamıştır.Ancak,hristiyanlığın İç Anadolu’da yayılma dönemlerinde kullanılan bu yer altı yaşama alanlarında bir takım değişiklikler yapılmış,istavroz biçiminde kesilmiş büyük kiliseler,günah çıkarma hücreleri ve şarap saklama küpleri,vaftiz için taş bloklar yapılmıştır.
Nevşehir yöresinde yer altı yerleşim merkezlerinin bilinen sayısı 41’dir.Bunlardan yalnız 3’ü,Derinkuyu,Kaymaklı ve Özkonak’ta bulunanlar ‘’yer altı’’ şehri adıyla ve müze statüsü ile turist ziyaretine açılmıştır.Güvenlik açısından dar yapılmış geçit ve yolları ,odaları,mutfakları ,sürgü kapılı donanımları ve diğer bütün bölümleriyle bu yer altı yaşama alanları,Göreme’deki peribacaları ve hristiyanlık anıtları ölçüsünde yerli ve yabancı gezginlerce ilgi görmekte,gezilmektedir.Peribacaları ölçüsünde olmamakla beraber,Nevşehir yöresinin turizm açısından özgün değerini arttıran öğelerden biri de sıcak suların ve maden sularının çevresinde oluşmuş traverten ve kalker tüf basamaklarıdır.
Kızılırmak vadisinin Bayramhacılı ılıcası yakınında yamaçlar kalker tüf birikmeleriyle kaplanmıştır.Oluşum bugün de sürmekle birlikte ,yavaşlamıştır.V adinin yamaçlarını örterek oldukça geniş bir alanı kaplamış olan kalker tüflerin şimdiki az akımlı sıcak suların birikimiyle oluşamayacağı açıktır.Kuvaterner içinde plüviyal çağlarda bol sulu kaynakların ve bunların çok miktarda tortu bıraktıkları düşünülebilir.Bugün kalker tüf yığınlarının yer aldığı yerlerde kaynaklar da azdır.Bu,plüviyal dönem kaynaklarının zayıfladığını ya da yerlerini değiştirdiğini gösterir.Ilıca kaynakları birçok yerden kaynamakta ve vadi tabanına kadar yamaçları basamaklar halinde kalker tüfle kaplanmaktadır.Ancak,bunlar fosil şekil ya da işlenmesi bitmiş şekil (Almanca Ruheformen) sayılabilir.Kalker tüflerin üzerinde toprak örtüsü oluşmuştur.Bağ-bahçe deseni ile örgülü bulunan kalker tüf basamaklarının arasındaki doğal küçük havuzlar ilgi çekmektedir.Suları çoğaltmak için yamaçlara açılmış kaptaj oyuklarına bırakılan ağaç dalları ,çeşitli el sanatları ürünleri ak bir tabakayla kaplanmakta ve biblo özelliği kazanmaktadır.
Yine Kızılırmak vadisi yakınlarında Avanos kuzeybatısında Diydirçorak kalker tüf basamakları da bir maden suyu kaynağının çevresinde gelişmiştir.Eski,kurumuş kaynakların çevresindeki kalker tüf basamakları suların tortu bırakarak eklemeler yapmaması üzerine sararmışlar ve giderek kararmışlardır.Ancak,günümüzde bir kaynak verdiği su bıraktığı tortu ile İdiş dağının uzantısı olan Ziyaret dağının yamaçlarındaki sırt halinde belirgin bir uzanış gösteren kalker tüf basamağını büyütmektedir.Bir minyatür Pamukkale peyzajı ,Avanos çevresinin turizm değerini artırabilecek bir doğal etkendir.
Ürgüp’ün kuzeydoğusunda Çökek-Ulaşlı köylerinde traverten basamakları oluşmuştur.Birer doğal anıt değerindeki bu örtü ,turist istemi karşısında aşırı üretim yapmak hevesiyle onik-mermer süs eşyaları yapımcıları tarafından bozulmuş ve kısa zamanda ortadan kaldırılmıştır.Yaprakhisar’da da kalker tüf örtü Melendiz çayı vadisine doğru yaygınlık göstermektedir.Burada bulunan çökeltiler de birçok fosil nitelik taşımaktadır.Kaynaklar kurumuş olduğundan tortullayacak su da kalmamış ve dış güçler ile insanlarca aşındırılmağa ,tüketilmeğe başlanmışlardır.Yaprakhisar kalker tüf basamağı bugün artık daha güneydeki Zığa ılıcaları yöresinde gelişmektedir.
İKLİM ÖZELLİKLERİ
İklim,yeryüzünün şekillenmesinde ,insan yaşamında ve dolayısıyla da turizm üzerinde etkisi olan doğal bir faktördür.Turizm etkinliklerinin derecesini belirlemede iklim elemanlarının büyük rollerinin olduğunu bilmekteyiz .İklim,bir yörenin turistik çekiciliğinin artmasında birincil öneme sahiptir. Örneğin;ideal kumsallara sahip bir göl ya da deniz kıyısı eğer bulutlu gün sayısının çok olduğu ,güneşli günler sayısının az olduğu bir yörede yer almaktaysa turistik çekiciliği büyük değerlere varmamaktadır.Uzun süre konaklamayı gerektiren dinlenme turizminde olduğu gibi kültür turizminde de iklim elemanlarının ayrı ayrı etkisi görülmektedir.
Nevşehir yöresinde iklim özellikleri ,kısa alanlar içinde değişmemekte ve tekdüze bir gidiş göstermektedir.Mikroklima bölgeleri içinde yöre ,İç Anadolu Step İklimi sınıflandırması içindedir.Araştırma alanımızda yıllık ortalama güneşlenme süresi 7.28 saattir.Turizm mevsimini oluşturan 3 yaz ayının ortalamaları ise 11 saatten çoktur.Temmuz ortalamasının 12.44 saat olduğu görülmektedir.
Nevşehir yöresinde yıllık ortalama sıcaklık 10.5˚C’dir.En sıcak ay temmuzdur ve ortalama değer 21.3 ˚C’dir.Ortalama sıcaklık değerinin 20 ˚C’nin üzerinde olduğu bir diğer ay ağustostur.En soğuk ay ocaktır ve ortalamalara göre 0.5˚C’lik bir değere sahiptir.Yörede kış turizminin henüz gelişmemiş olduğunu belirterek yaz mevsimi sıcaklık ortalamasının turizm olayını olumsuz yönde etkileyecek bir özellik göstermediğini söyleyebiliriz.
Frekansı en fazla olan rüzgarların Nevşehir yöresinde kuzey sektörlü olması ,yazın Türkiye’nin genel atmosfer koşullarına uygun olarak ,antisiklon(Yüksek basınç alanı) alanlarının yurdumuzun kuzey sektöründe ,siklon alanlarının(alçak basınç alanı) ise güneyde yer almasından ileri gelmektedir.Turizm mevsiminde NNE(Kuzey ve Kuzeydoğu) en yüksek frekanslı rüzgarların estiği yön olarak görülmektedir.Yine aynı mevsimde ortalama rüzgar hızı 2.6 m/sn’dir.Ortalama fırtınalı gün sayısı 2.2 ve ortalama kuvvetli rüzgarlı gün sayısı ,3 ayın toplamı olarak 31.5 gündür.
Nisbi nem Nevşehir çevresinde %58 olarak belirlenmiştir.Maksimum değerler nemli mevsimde ,minimum değerler ise kurak mevsimdedir.Temmuz ve ağustos nisbi nemin minimum düzeyde olduğu iki aydır(%44).Bulutluluk ortalaması 4.54’tür.Bulutluluğun en az olduğu ay 1.5 değerle ağustostadır.Kapalı günler ortalaması 61’dir.Temmuz ayında kapalı gün saptanmamıştır.Nevşehir yöresinde akarsu vadileri ve çevrelerinde buharlaşma sisleri görülmektedir.Nevşehir’de yılın ancak 8 gününde sis saptanmıştır.Maksimum aralık ayında ve minimum temmuz,ağustos aylarındadır.Turizm mevsiminde sisli günlerin olmayışı nedeniyle bunun turizm etkinliklerinin yürütülmesinde herhangi bir olumsuzluk göstermeyeceği açıktır.
Planetar ve coğrafi etkenlere bağlı olarak İç Anadolu Bölgesi’nde yağış rejimi karasallığın bir göstergesidir.Bilindiği gibi
HİDROGRAFİK ÖZELLİKLER
Araştırma alanımızın su kaynaklarına da kısaca değinmemiz gerekmektedir.Nevşehir yöresinde yer altı suları açısından en zengin formasyonlar kuvaternerin eski ve yeni alüviyal dolguları,vadi tabanları ,birikinti yelpazeleridir.Kızılırmak vadisi,Yeşilhisar birikinti yelpazesi ile Aksaray birikinti yelpazesi ve Misli ovası yer altı sularınca zengin alanlar olarak görülmektedir.
Araştırma alanımız hidrografik bakımdan 4 havzaya ayrılır.Bunlar Kızılırmak,Yeşilhisar kapalı havzası,Tuz Gölü kapalı havzası,Misli ovası kapalı havzasıdır.Bunlardan yalnız Kızılırmak eksoreik havzadır.Diğer üçü endoreiktir.Vadi ağının kuruluşu üzerinde yapı ve litolojinin yön verici etkiler yapmadığı homojen alanlarda özellikle yatay tabakalı ve zayıf direnç çizgileri göstermeyen masif katılaşım kayaları üzerinde genellikle dandritik drenaj tipi gelişmektedir.Nevşehir yöresinin suları da dandritik drenaj grubu içinde ele alınabilir.Hava fotoğraflarında flüviyal aşınımın eseri olan vadiler bir ağaca benzemektedir.Kızılırmak bu ağacın gövdesi ya da omurgası durumundadır.Eksoreik akarsulardan Kızılırmak yörenin sularını toplayarak Karadeniz’e akar.Araştırma alanımızdan bu ırmağa Damsa Çayı,Göre çayı,Tatlarin ve Kızılöz karışır.Bu çay ve özlerin rejimleri düzensiz ,akımları azdır.Tuz gölü kapalı havzasına ait olan Melendiz çayı düzensiz rejimli olmakla birlikte yörenin küçük akarsularına oranla bol akımlıdır.Sultansazlığı-Yay gölü kapalı havzasına oranla bol akımlıdır.Sultansazlığı-Yay gölü kapalı havzasına ait olan Soğanlı Deresi ise yalnız kışın ve ilkbaharda akar.Misli Ovası kapalı havzasına yönelmiş bir akarsu yoktur.
Göllere gelince ,Nevşehir yöresinde durgun su birikintileri yanardağ etkinlikleriyle ilgili olarak oluşmuşlardır.Acıgöl bir maar gölüdür,ancak bugün bir su birikitisine yer vermemektedir.Aynı adı taşıyan bir diğer Acılgöl ile Göllüdağ krater gölleridir.Turzim coğrafyası açısından göller birer rekreasyonel değer taşıyabilirler.Ancak bu açıdan baraj gölleri,özellikle Damsa ve Mamasun Yapay gölleri daha avantajlı konuma sahiptirler.İç turizmde hafta sonu dinlencelerinde yörenin bu iki yapay gölü birer piknik ve kamping alanı olarak değerlendirilmektedir.
BİYOCOĞRAFYA
Bitki örtüsü ve av hayvanları varlığı birbirini bütünleyen iki kavramdır.Nevşehir yöresi için ne bitki örtüsünü ve ne de av hayvanları varlığını turizm olayını geliştirmede etkinliği olan bir öğe olarak düşünemeyiz.Ormanları tüketilmiş ,dolayısıyla av hayvanları azaltılmış ya da yok edilmiş bir yörenin rekreasyonel değerinin olmayacağı, yörenin çekiciliğini artıracak bir etken olarak da av turizminin gelişmeyeceği bilinen bir gerçektir.
Nevşehir yöresi,Türkiye floristik bölgeleri içinde ,Paleoboreal step florasının İran üzerinden ve Güneydoğu Anadolu’dan iç kısımlara sokulan Turan-Önasya Florası içine girmektedir.Yağış azlığı ve yağışların yıl içindeki dağılışı sonucu ,ancak otsu bitkilerin ve çalıların yetişme olanağı vardır.İklim bölümünde değindiğimiz gibi,araştırma alanımız 400.8 mm’lik yıllık ortalama yağışla yarı kurak ve yarı nemli alanların sınırı üzerinde yer almaktadır.Dolayısı ile yörenin bozkırlarının doğal,değil antropojen olması gerekmektedir.Paleolotik çağdan günümüze değin, insan kütleleri için sürekli bir yaşama alanı olan yöre doğal bitki örtüsünün bozulduğu,ormanların ortadan kaldırıldığı ve antropojen bozkırların arttığı bir alan olarak görülmektedir.Özellikle konar-göçer Türkmen aşiretlerinin toprağa bağlandığı ve köylerin ,kentlerin kurulduğu 18.Yüzyıl içinde ,yörenin dağlık kesimlerinde bar olan ormanlar da yok edilmiştir.Bugün meşe koruluklarına İdiş Dağının ve Hırka Dağının kuzeye bakan yamaçlarında rastlamak mümkündür.Bozkırın ot formasyonun geliştiği alanlar da 1950 yılından bu yana graminelerin daha çok alan kazanması üzerine geliştirilmiştir.Yani tarım alanları-Bozkır çatışmasında birincilerin lehine gelişmeler son 35 yıldır giderek artmıştır.
NEVŞEHİR YÖRESİNİN YERLEŞME TARİHÇESİ
Yörede yapılan tarih araştırmaları ve arkeolojik kazılar yerleşmenin M.Ö.4000 yılında başladığını göstermektedir.Tarım ve hayvancılığın insan topluluklarınca uygulanmaya başladığı,üretime geçildiği,yerleşik köy ve kent yaşamının görüldüğü,pişmiş topraktan kap yapımının bilindiği Cilalı Taş Döneminin kalıntıları araştırma alanımızda iki höyükte bulunmuştur.Nevşehir yöresi Hitit,Frigya,Lidya ve Makedonya egemenliklerinde kalmış ve M.Ö.323 yıl Kapadokya Krallığı kurulmuştur.Bu dönemde Nyssa,Venessa,Zoropassos,Korama gibi yerleşim merkezleri önem kazanmıştır.Daha sonra Roma ve Bizans yönetimine geçen yöre 7.Yüzyıldan başlayarak doğudan Sasani ,İran ve İslam Arap akınlarıyla bir savaş platformu durumuna gelmiştir.Gerek ikonoklastik dönemde ve gerekse bu savaşlar sırasında tüflerin ignimbritlerin içindeki vadiler ,yollardan sapa oldukları için kalabalık insan gruplarınca birer sığınak ,barınak yeri olarak değer kazanır.İklim koşulları ve can güvensizliği ,toplulukları yer altına inmeye zorlar.İlk,yer altı konutları böylece ortaya çıkar.XI.Yüzyılın sonlarına doğru yöre,Kızılırmak vadisinden batıya doğru ilerleyen Selçuklu Türklerinin eline geçer.Tarihsel süreç içinde yöre,Kapadokya Krallığı döneminde Helenleştirilmiş,Bizans yönetiminde Hıristiyanlaştırılmış ,Selçuklu egemenliği altında da yoğun Oğuz kafileleriyle Türkleştirilmiştir.Yörenin yerleşme tarihçesi açısından en hareketli dönem 18.Yüzyıldır.1718-1730 yılları arasında ,konar-göçer Türkmen oymakları ,toprağa bağlanarak köyler,kentler kurmuşlardır.Buna devletin baskısı da rol oynamıştır.Antik çağı Nyassa,Orta Çağın Muşkara köyü,bu dönemde Nevşehir adıyla bir kent durumuna yükseltilmiştir.Öte yandan yaylak-kışlak yaşamı sürdüren ve geçimini hayvancılıktan sağlayan kalabalık insan grupları da köyler kurarak tarımcı,bağcı,bahçeci olma aşamasına geçmişlerdir.
Kır ve kent yerleşmeleri konusuna da kısaca değinmemiz gerekmektedir.Burada,köy,kasaba,şehir kavramlarının belirlenmesinde bugüne değin yapılan tartışmalara girmeyeceğiz.Ancak nüfus sayısının yalnız başına bir yerleşme yerinin niteliğini belirlemede yeterli olmadığı da bir gerçektir.Araştırma alanımızda yerleşme merkezlerini kır yerleşmeleri ve kent yerleşmeleri olarak iki grupta ele aldık .Bunların arasında ve üçüncü grup olarak da kentleşme eğilimi gösteren beldeleri inceledik.
Nevşehir yöresinde kır yerleşmelerinin çokluğu dikkati çeker.Toplu köyler çoğunluktadır.Köylerin dağılışında vadi boylarının yeğlendiği görülmektedir.Ulaşım araçlarının gelişmesi,köylünün çağdaş yaşam koşullarına göre yeni düzenlemelere geçme isteği,köylerin dağılmasına yol açmaktadır.Bunda ,cumhuriyet döneminde sağlanan can ve mal güvenliğinin de etkisi vardır.Yapı gereçlerine gelince,yakın çevreden sağlanan yapı taşı yani volkanik tüf ve ignimbrit büyük bir değere sahiptir.Bunun yanında diğer yanardağ ürünleri,bazalt,andezit de kullanılmaktadır.
Kent yerleşmelerinin genel karakterleri konusunda şunları ileri sürebiliriz.Araştırma alanımızdaki bütün kentler birer tarım ve Pazar merkezidir.İdari fonksiyona sahip olduktan sonra eski köyler ,çok yavaş olarak kentleşme aşamasına geçmişlerdir .Kentleşme ile nüfus tutarları arasında da doğrudan bir bağlantı görülmemektedir.Yörenin en büyük ve nüfusça en kalabalık kenti olan Aksaray’ın ana caddesi dışında bir köy görünümüne karşılık nüfusu 10.000’den az olan Ürgüp,düzenli bir kent durumundadır.Kentlerin turizm fonksiyonlarına gelince ,Avanos,Ürgüp, ve Nevşehir dışında belirgin değildir.Kentleşme eğilimi gösteren kasabalar,özellikle belediye örgütü kurulduktan sonra ,az da olsa kentsel fonksiyonlar kazanmakta olmaları açısından dikkati çekmektedirler.Kentler geleneksel tarım-Pazar merkezi olma özelliklerini korumaktadırlar.
Bölgesel değerlendirmede sentezler ve öneriler konusuna da kısaca değinmek gerekiyor.önceki bölümlerde belirtildiği gibi,Nevşehir yöresinde doğal ve kültürel değerler bir içiçelik gösterirler.Bu bakımdan bir peribacasının görünümünün korunması,yok olmaması için önlem alınması,iç oyulgu kilisenin,fresklerinin yani kültürel değerlerin de korunması anlamına gelmektedir.Doğa ile insan arasında karşılıklı bir savaşımın olduğu kadar,bir uyumun sonucu olan eserlerle zenginleşmiş olan Nevşehir yöresi korunmada öncelikli alanların başında gelmektedir.Ancak, Göreme’nin Tarihi Millli Parkı olarak düzenlenmesi,bir bütün olarak yörenin korunmasında yeterli olamamıştır.Doğal ve kültürel varlıkların korunması gelecek kuşaklara aktarılması için Milli Park sayısını arttırmak gerekmektedir.Örneğin;Ihlara Vadisi ile Soğanlıdere vadisinin de bu statüye alınması ile bozulmalar ve insan eliyle ilerleyen yıkımlar kısmen önlenebilecektir.
İç turizm etkinliğinde büyük bir önemi olan baraj göllerine rekreasyonel değer kazandırmak gerekmektedir.Bilindiği gibi akarsular ,doğal ve yapay göller insanlar için çekiciliği olan değerlerdir.Ancak,aşırı kullanım çevre kirliliğine ve doğa yıkımına yol açacağından yeni dinlence alanlarının planlanmasında gerekli önlemlerin de alınması gerekmektedir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenlik döneminde ,ana ticaret yolları üzerinde yapılmış olan kervansaraylardan Sarıhan ile Ağzıkarahan bugüne dek sağlam ulaşabilmişlerdir.Bu görkemli anıtlara birer fonksiyon kazandırmak mümkündür.Böylece,Anadolu’nun Türkleşmesinde söz sahibi olmuş bu yapılar turizm hizmetinde değerlendirilerek korunabilecektir.Turizm olayında ,ziyaret edilen yerlerin kendine özgü ürünlerinden yararlanmaya ‘’üvalizm’’ denilmektedir.Nevşehir yöresi,bağ ve bahçe ürünleri açısından önemli bir zenginliğe sahiptir.Bunların değerlendirilmesi hem yörenin daha iyi tanıtılmasına ortam hazırlayacak hem de yöre halkının gelir düzeyini artırabilecektir.Turizm olayında özne insandır.İnsanın bilinçlendirilmesi ,turizm olayına olumlu yaklaşım açısından önem taşımaktadır.