• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uchisarlilardernegi

NEVŞEHİR YÖRESİ’NİN TURİZM FONKSİYONU

NEVŞEHİR  YÖRESİ’NİN TURİZM FONKSİYONU


GİRİŞ:

Çağdaş bilimlerin turizm tanımlamaları değişiktir.Etimolojik açıdan turizm sözcüğünün aslı Latincedir: Dönüp dolaşıp aynı yere gelme anlamındaki  Tornus’tan  çıkmıştır. Dilimize  bu  sözcük  Fransızca şekliyle  girmiştir.Günümüzde turizm ,evrensel boyutlu bir olay durumuna  gelmiş  ve bir bilim  dalı olarak  kendini  göstermeye  başlamıştır.Böylece  turizmoloji yani , Turizm bilimi ayrıntılı işletmecilik politikalarıyla  maliyeden  sosyal ekonomiye,mimariden  ekolojiye ,biyolojiden  sosyolojiye ,demografiden  psikolojiye  eğitime  dek çok  ve çeşitli yönleri olan ,kendi kurallarıyla  oluşan  bir sosyal  bilim disiplinidir’’

İnsanın doğa ile ilişkilerini,karşılıklı  etkileşimlerini  konu olarak seçmiş  bulunan coğrafyanın  bir alt  disiplini  olan  turizm coğrafyası  açısından bu geniş  kapsamlı  ve  büyük boyutlu  olayın  tanımlanması nasıl yapılabilir?Her şeyden önce  turizm olayı   coğrafi bir mekan üzerinde  gerçekleşmektedir.Bu noktadan  çıkarak  şöyle  bir tanımlama yapabiliriz:’’Turizm ,insan gruplarının geçici bir  konaklama  nedeni ile  yerel ya da  bölgesel  toplanmaları  olayıdır.Söz konusu  konaklama ,yabancılar ile  yerli halk ,konaklanan  yer ve  alan arasındaki  karşılıklı  etkilerin bütününü kapsar(Poser 1939,170).Buradan anlaşılmaktadır ki turizm olayını yaratan ,insan toplulukları  için albenisi ve gelbanası  olan  iki önemli  öğe  öncelikle belirginleşmektedir:Bunlardan birincisi yer faktörü,ikincisi  de olay faktörüdür.ilerde ,genelden özele  gidildikçe  görüleceği gibi;yer  faktöründe ,ilginç yapı  özgünlükleri ,doğal anıtlar ,panoramik  görünüm yerleri ,seyredildiğinde  kişide  coşku  ve kıvanç yaratan  alanlar vardır vd, bir yörenin  belirgin  bir üstünlük  kazanmasına yol açan  etkenler  olarak  görülebilir.Olay faktöründe  ise bir yerin hac  merkezi olmak gibi bir  çekim üstünlüğüne  sahip olması ,fuar,sergi,panayır,kongre gibi  ticari ,kültürel,bilimsel etkinliklerle  dikkat çeker özelliklerinin bulunması önem taşır.

İnsanların özgürce  yolculuk yapma ,dinlenme ,eğlenme,sağlığını  kazanma,bilgisini artırma ,değişik yöreleri  tanıma  gibi çok  ve çeşitli  istek  ve beklentilerle  yarattıkları  turizm olayına  coğrafyacıların  yaklaşımı nedir?Bir gerçek vardır ki,coğrafyacılar turizm  konusuna diğer tüm  bilimlerden  daha sonra ilgi duymaya  başlamışlardır.Fiziki coğrafya koşullarına  bağlı olarak ortaya çıkan  ve beşeri ve ekonomik  bir olgu  şeklinde gelişen  turizm olayına  coğrafyanın  diğer  bilimler  ölçüsünde  ve hatta-bazı konuklarda- onlardan  daha çok yetkisi ve yetkinliği vardır. Ve olmalıdır.Rekreasyonel  yolculuk olarak da  tanımlanabilen  turizm,insanın  toplumsal işlevlerinden biri  ve yaşamsal değeri olan bir olgu  biçiminde  ortaya çıkmıştır.Burada  turizm coğrafyası ,insan-doğa ilişkilerinde  yönlendirici  bir  etkinliğe sahiptir.Bir alanın  dinlence  turizmine uygunluk derecesi ,yörenin landuse özellikleri,en yüksek en alçak  noktalar arasındaki yükselti farkı,klimatik  özellikleri,su kaynaklarının  ve bitki örtüsünün rekreasyonel açıdan değerlendirilmesi  gibi konular  işlenebilmektedir.Turizm politikasının  saptanmasında  yönlendirici olabilecek  bilim dalı yine turizm coğrafyası olabilecektir.Ülke ve bölge  planlaması  açısından  da  gerekli bilgiler  bu bilimin  verilerinden ,sağlıklı  yollarla  ortaya konulabilecektir.Ancak,bu konuda  belirtilmesi gereken nokta vardır:Turizm coğrafyası  ülke ve bölge  planlaması ,turizm yatırımları  açısından  konuya yaklaşırken  turizm olayını durağan  bir olay  olarak değil,devingen  yani dinamik  bir olay  şeklinde  ele almaktadır.Endüstrileşme ,kentleşme  insanların  doğaya olan özlemlerini artıracağına  göre, gelecekte  turizm olayı  giderek  daha büyük  boyutlarda  gelişecektir.İnsanlar boş zaman geçirme  yeri olarak su boylarını ,ormanları ikinci evleri için arsa şeklinde  değerlendirme  yollarını arayacaklardır.Doğanın yıkımı  artacak ve böylece zorlanmış yöreler,aşırı nüfuslanmış,kirlenmiş  alanlar ortaya  çıkacaktır.Bu durumda konuya  yaklaşım,planlamada  kendini gösterecek,önlemler sağlıklı biçimde  önceden  alındığında ,çevre korunması,rekreasyonel kaynakların bozulmadan değerlendirilmesi sağlanabilecektir.

Turizm gittikçe gelişmekte olan bir olaydır.Yapılan  tahminlere göre;21.yüzyılın en büyük  iş hacmine  sahip sektörü turizm sektörü olacaktır.Uluslar arası  turizm istatistiklerine göre ,1980 yılında  258.8 milyon kişi bu büyük göç olayına katılmıştır.Dünya turizminde  Türkiye’nin payı nedir?Gelişmiş endüstri ülkelerine  yakınlık-uzaklık  ölçüleri söz konusu edildiğinde ,komşumuz  olan ve Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerle ,Karadeniz’e  kıyısı bulunan ülkeler yanında Türkiye  dezavantajlı durumdadır.Buna karşılık ,doğal ve kültürel  varlıkların  turizm sunusu  olarak değerlendirilmesi durumunda  ülkemiz  komşuları  yanında  avantajlı  bir yer kapsamaktadır.Çok çeşitli  ve karmaşık  etkiler nedeniyle  Türkiye’yi ziyaret  eden turist sayısı ,sürekli  olarak komşulara oranla  daha az tutarda  olmuştur.Devlet  İstatistik  Enstitüsü turizm istatistiklerine göre  1980 yılında  Türkiye’yi toplam  1 milyon 57 364 yabancı ziyaret etmiştir.Ancak bu sayının tamamı turist sayılmamaktadır.Bir milyonu  aşan yabancının  914.649’u  eğlence ,gezi,ziyaret  yani kısaca  turizm amacı  ile Türkiye’ye  gelmiştir.Turist  akının  en çok olduğu  ay ise ocaktır.Genellikle ilkbahara kayan ve sonbahara doğru  uzayan  bir turizm mevsimi,ana  çizgileriyle  yaz aylarını  içine almaktadır.Dış turizmde ilgi çekici  bir özellik de  ‘’Turist  eğilimleri’’dir.Devlet  İstatistik Enstitüsü’nün  Turist Eğilim Anketlerine göre;Türkiye’ye gelen  her 11 turistten  93’ü İstanbul’u ziyaret  etmek  istemektedir.Yüz üzerinden  diğer  turistik  çekim  merkezlerinin  sıralaması  da şöyledir:

           Efes ve Bergama %49

Pamukkale%45

Göreme%45.

Dış turizm hareketlerine oranla ,ülkemizde  iç turizm  daha  büyük bir canlılığa sahiptir.Özellik   1974 yılında başlayan iki günlük  hafta sonu tatili ,yakın çevreye  yapılan turistik  gezilerin hacmini  birden arttırmıştır.Kara yollarının  giderek  gelişmesi,binek otomobili  sahibi  olan ailelerin  1970’li yıllarda artmaya  başlaması ,konaklama  kuruluşlarının yaygınlaşması ,halkın bilgi düzeyinin  yükselmesi ,görsel-işitsel  kitle iletişim  araçlarının  kamuoyu  üzerindeki  etkilerinin yoğunlaşması,çevreye  duyulan  ilgiyi arttırmış ve sonuçta  iç turizm hareketi ,dış turizmin  4 katı  gibi yüksek  bir değere  ulaşmıştır.Devlet  İstatistik  Enstitüsünün verilerine göre  1980 yılında 5 milyon  919.401 kişi bu olaya katılmıştır.

Yazımızın  adı ‘’Nevşehir yöresinde  doğa açısından  turizm’’ adını almaktadır.Jeomorfolojik  özelliklerinin dikkat çekici olması  açısından  araştırma  alanımız ,özellikle  yerbilimciler tarafından  çekici bir yöredir.Bu nedenle  Nevşehir yöresi  jeolog ve jeomorfologların  araştırdığı ,birçok  yapıt verdiği ,ilgi çekici  bir yöredir.Yapısal  özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiş  bulunan  ve yeryüzü  şekilleri çeşitli  yönleriyle  ele alınmış  olan  Nevşehir yöresi  ilerde değinileceği  gibi genç  volkanik  alanları badlands  röliefi ile turistik  özgünlüğü  sahip  bir alan  olmuştur.Maar  ve krater  gölleri ,volkan konileri,lav akıntıları ,flüviyal  topoğrafya şekillerinden ilginç özelliklere  sahip vadileri  ve badlands  röliefi yanında  özel aşınım biçimleri olarak peribacaları ,daha az  yaygın  ve  dar alanlı  olmakla birlikte  karstik  topoğrafya  şekillerinden  olan traverten  konileri  ve kalker tüf basamakları  Nevşehir yöresinin  dünyada  ve Türkiye’de  tanınan ,bilinen bir yöre olmasını  sağlamıştır.Yukarda  sözünü ettiğimiz  gibi,bir yöreye  turistik  çekiciliğini  kazandıran ,turist  akınını  oraya yönlendiren  başlıca  iki etken  vardır:Birincisi  yer çekiciliği ,ikincisi  olay çekiciliğidir.Bu açıdan bakınca ,Nevşehir  yöresinin ‘’yer çekiciliği’’ ön plana çıkmaktadır.

Burada önemli  bir noktayı  açıklamakta fayda yarar görüyoruz.İnsanoğlu  daha bu yörede  yaşamıyorken ,oluşmuş  ve geniş  alanlar  kaplarcasına  yaygınlık  göstermiş  olan peri bacaları ,paleolitik  dönemden başlayarak  insanlarca  işlenmeye ,kullanılmaya başlanmıştır.Volkanik  tüf katmanlarının  kolay  işlenir olması,kısa zamanda  oyulabilir  özellik taşıması peribacalarının sığınak ,barınak,konut olarak  yeğlenmesine  yol açmıştır.Dolayısıyla  bu alanlar  antropojen  etkilerle  değişime uğramıştır.Doğal bir  oluşum olan  bir tüf kaya  konisi,piramidi,insan elinin işlemesiyle  beşeri tesis  niteliği kazanmıştır.Bu nedenle ,yörenin  turizm coğrafyasını  yalnızca  doğal  yani fiziksel  özellikleriyle  ele alma  olanağı yoktu.Böyle bir  yaklaşım  çalışmanın  bütünlüğünü de  bozabileceğinden  Nevşehir yöresi,hem fiziksel hem de  kültürel  özellikleriyle  ele alındı.

Yukarda,Nevşehir yöresinin yapısal  özelliklerinin ve  yeryüzü şekillerinin  yerbilimcilerince  ele alındığını,araştırıldığını  belirtmiştik .Ancak ,araştırma  alanımızın  iklimi,hidrografik  özellikleri ve  biyocoğrafik  değerleri  konusunda bugüne dek  özgün çalışmalar  yapılmamıştır.Yörenin turizm coğrafyasını,fiziksel temellere  bağlı beşeri ve  ekonomik  bir olay  düzeyinde  ele alarak  incelediğimiz bu çalışmada ,fiziksel coğrafya  ögelerinin  bütünlüğünün  bozulmaması için ,yer yer  ayrıntılı  olarak  bu bölümlere de değinmek  gerekmiştir.Çalışmamızın ikinci bölümü olan  ‘’Kültürel-Turistik çevre’’ bölümünde ,binlerce yıldan  günümüze  değin insanın  doğa ile  hem  sürekli bir savaşım içinde bulunduğu  hem de  uyum içinde olduğu vurgulanmaktadır.Yörenin  yerleşme  tarihçesi,kır yerleşmeleri,kentler bu bölüm içinde  ele alınmaktadır.Yerleşmenin  söz konusu  olduğu  bir alanda  nüfusun  ana  özelliklerine  değinmek gerekmiştir.Genelden  özele doğru  bir gidişle  turizm konusu  çalışmanın  asıl bölümünü  oluşturmaktadır. Doğal görünüm  özellikleri ve  ılıcalar ,içmeceler iç ve dış  turizmi  yaratan  temel öğelerdir.Başlangıçta  ele alınan,yeryüzü şekilleri bölümünde  değinilen peribacalarına  burada yeniden  yer vermek gerekmiştir.Termalizm ise fizik  çevre-insan sağlığı  açısından  ele alınmıştır.Kültürel değerler bölümünde  ,insan elinin  değmesiyle değişime  uğrayan,kullanıma  açılan peribacaları ,iç oyulgu değerleri açısından irdelenmiştir.Burada ,konutlar,ibadet yerleri,yer altı  yaşama  merkezleri ayrıntılı  olarak ele alınmıştır.Turizm olayından  önce de var olan ancak turist akının  başlamasıyla  canlılık kazanan el ve ev  sanatları  yine  bu bölümde işlenmiştir.Bu sanatlar  halıcılık ,oniks,mermer anı eşyaları yapımı ve seramik işleridir.Ulaşım ve yollar  konusu turizm  olayı ile çok  sıkı bir  bağlam  içinde ele  alınır.Nevşehir  yöresinde  yolların  çok yönlü  işlevleri  vardır.Yollar geliştikçe  turist akını artmıştır.Bunun  tersi de  doğrudur.Turist akını ile  birlikte  yolların  geliştirilmesi,düzeltilmesi bir zorunluluk  olarak ortaya çıkmıştır.Bu durumda yol ve turizm ,birbirine  bağlı,karşılıklı etkileri olan  iki kavram  özelliği taşımaktadır.

Konaklama kuruluşları konusunda  kişisel  gözlemler  yanında  çeşitli kurumların  istatistik  verilerinden yararlanılmıştır.Ürgüp ve  Nevşehir’in  hem kuruluş sayısı hem de yatak sayısı bakımından  önde yer aldıkları görülmektedir.Bu  kuruluşların  yoğunluğu  Nevşehir-Ürgüp-Avanos üçgeni içinde  artmakta,Yeşilhisar,Gülşehir,Derinkuyu’da azalmaktadır.

Yöreye gelen  turistler konusu,Turizm  ve Tanıtma  Bakanlığı  ile Kültür Bakanlığı’nın  yerel örgütlerinden sağlanan  istatistik  verilere göre  işlenmiştir.Bu değerlendirmelerden  çıkan sonuca göre  Nevşehir  yöresine gelen  turistin  asıl amacı Göreme Açık Hava Müzesi’ni  ziyaret etmektir.Yer altı yerleşim merkezleri,kervansaraylar,medreseler,camiler ve  müzeler ikinci  planda kalan ziyaret yerleridir.Değişik  nedenlerle  turist sayısında  yıllar arası  büyük oynamalar  görülmektedir.1980 yılında Göreme’yi  91.534 kişi ziyaret etmiştir.Bu sayı 1977 yılında  209.684 kişi olarak belirlenmişti.

Yakın  çevre ile turizm  ilişkileri bölümünde  Erciyes Dağı,Hasan Dağı,Sultansazlığı –Yay Gölü doğa turizmi açısından ,olay faktörüne bağlı  olarak da  bir dinsel  ziyaret merkezi  olan Hacıbektaş kasabası da kültür turizmi  açısından ele  alınmıştır.

Bölgesel değerlendirmede sentezler ve  öneriler bölümünde ;

-Doğal kültürel  alanların korunması,

- Baraj göllerinin rekreasyonel  değerlerinin artırılması,

- Han ve kervansarayaların  onarılarak  turizm hizmetinde kullanılması,

- Yörenin  tarım ve hayvancılık  ürünlerinin  turizm  sunusu  açısından  değerlendirilmeleri,

Turizmin  öznesi olan insanın ,turizm  olayı  karşısında  olumlu  yaklaşımının  sağlanması açısından bilinçli kılınması gibi konulara değinilmiş ve gerekçeli öneriler sıralanmıştır.

Bu açıklamalardan sonra ,Nevşehir yöresinin fiziksel  coğrafya  özelliklerine  bağlı olarak  ortaya çıkmış turizm  olgusuna ,ana çizgileriyle  ve özetleyerek  açıklayabiliriz.

JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER.

Araştırma alanımızda temele  ait en eski  formasyonlar  Mezozoik ofiolotik seriye ait  kayaçlardır.Bunlara  Aksaray-Acıgöl arasında  ve Yeşilhisar’ın  batısında  rastlanmaktadır.Yapısını  mermer,granit ve  granodioritlerin oluşturduğu Kırşehir masifine  ait metamorfik kayaçlar  Hırka Dağında ,Göbekli Dağında  yüzeylenmektedir.Yaşı konusunda  tartışmalar yapılan  Kırşehir masifinin eskiden  olduğu gibi Prekambriyen  değil,Eosen  dönemine  ait bir  Alpin intrüziyon  olduğu  ileri sürülmektedir.Tersiyerde bir transgresyonla  yöre denizle kaplanmıştır.Eosen burada flişle karakterize  edilmektedir.Mamasun  Barajı doğusunda  yüzeylenmiş  kalkerler de  Eosen  yaşlıdır.Lagünlerde  oluşan  jipsli seriler  Oligomiyoseni karakterize eder.Kızılırmak  havzasındaki  tuz,jips ve kalker  depoları bu dönemde  oluşmuştur.Miyosen Alt-Pliosen  Nevşehir yöresinin oluşumunda,ana çizgileriyle  ortaya  çıkmasında  en etkili bir dönem olmuştur. Bilindiği gibi yanardağ etkinlikleri yörenin şekillenmesinde  söz sahibi  olmuşlardır.Arap-Afrika levhası ile Anadolu  levhacığı  arasındaki kıta  çarpışması ya da bindirmesi sonucu ortaya  çıkan kırık çizgilerinden  volkanik ürünler  çıkmış ve yayılmışlardır.Üst-Miyosenin Ponsien-Dasien çağında başlayan yanardağ püskürmeleri;lav ve piroklastik ürünler tarih çağlarına değin  sürmüştür.Erciyes,Hasan dağı gibi büyük yanardağ konileri  yanında ,yerel  önemi  bulunan daha küçük  ölçülü  volkan konileri de etkin  olmuşlardır.Neojen havzaları içinde yüzlerce  metre kalınlıkta  ve önceki  topoğrafyanın  girinti-çıkıntıları  maskeleyecek şekilde  piroklastikler ve lav akıntıları oluşmuştur.Göller giderek karalaşmış,havzalar dolmuş,volkanik  küller bu alanlarda volkanosedimanter özellik kazanmışlardır.Bazalt ve andezit  akıntıları  ise lav  yaylalarının  oluşumuna  yol açmıştır.Nevşehir yöresinde  pleistosen  volkanizması daha dar  alanlı olarak  gerçekleşmiştir.Buralar Acıgöl ve çevresi,Nenezi Dağı dolayları ve doğuda  Tekke  Dağı çevreleridir(Pasquare).

Yapıya bağlı olarak Nevşehir yöresinin turizm açısından  özgünlüğünü ve çekiciliğini  sağlayan  yeryüzü  şekillerini,yukarıda belirttiğimiz gibi şöyle açıklayabiliriz:

  • Volkanik koniler,maar ve kraterler.
  • Tüfler ve ignimbritler içinde açılmış vadiler,
  • Badlands röliyefi,
  • Özel aşınım biçimi olarak       peri bacaları,tüf kaya koniler,
  • Karstik şekillerden       traverten konileri,kalkertüf       basamakları
  • İgnimbritler içinde  insanın      eseri olarak  yer altı  yerleşim       merkezleri….

Nevşehir yöresini genç volkanik  olaylar  ve şekillerin doğal bir laburatuvarı yapan yanardağ  etkinlikleri birçok  alanlarda görülmüştür.Bunların  en ilginç  olduğu yer  Acıgöl  dolaylarıdır.Göl dağı,Kalece Tepe,Susamsivrisi Tepe, Karnıyarık Teep gibi piroklastik tepeler dikkati çeker.Yerli halkın  obruk  ya da  obruk  şeklinde  adlandırdığı krater çukurlukları daha dün oluşmuş gibi taze ve belirgindir.Öte yandan  Acıgöl ile Kızılırmak arasında geniş  yüzeyleri örtercesine  akmış lav akıntıları da dikkati çeker.Halkın ketir olarak adlandırdığı bu leçelik alanlar,lav duvarları ile çevrili küçük kapalı  çukurluklarla  doludur ve  yöre  insanı için  buralar tarımsal  açıdan önem  taşır.Acıgöl denilince  akla maar  gelmektedir.Yanlış bir düzenleme ve  bilinçsiz  bir çalışma ile  bu doğal  anıt bozulmuş,suları kurutulmuştur.Daha güneye Erdaş Dağı  eteklerinde  sayısız çoklukta  koniler yer alır.Bunlardan din da perlitik  kayaçlar daha dün  çıkıp akmış gibi taze ve belirgin  olarak görülür.Nenezi dağı ile  Göllüdağ  da lav akıntıları,kraterleri ve gölleriyle  yörenin doğa turizminin ortaya  çıkmasını sağlayabilecek varlıklardır.Kraterinde  bir göle yer veren  Göllüdağ,doğusunda  da bir Hitit yerleşmesine   sahip olmakla  da  dikkati çekmektedir.Savunma kolaylığı ,andezitin yapı taşı  olarak kullanım  olanağı ,ormanların  yakacak olarak  değerlendirilmesi ve su kaynaklarının  varlığı ,iklim koşullarının elverişsizliğine karşın  burada bir kentin  kurulmasını  ve  gelişmesini  sağlamıştır.Böylece Göllüdağ,hem doğal bir anıt ve Hitit kenti  yıkıntılarıyla  da tarihsel  öenmi olan  bir yükselti olarak turizm  etkinliğinde  çifte avantaja sahiptir.Genç volkanik şekiller olarak yayla düzlüklerinde tek tek yükselen andezitik tepeleri ve Damsa Çayı havzasını  Erciyes  çevresi  çukurluklarından ayıran  Topuz Dağı,Tekke Dağı üzerindeki sayısı 13’ü bulan ,bazalt çıkarmış tepeleri de ekleyebiliriz.

Bilindiği gibi,volkan  bacalarından  püskürmüş piroklastik  maddelerin  yani tefranın ,çukur alanlarda ,dulda yerlerde,sulu ortamda kat kat  birikmesiyle volkanik tüfler  oluşmaktadır. Volkanik tüfü oluşturan  asıl tefra  maddesi  volkanik  küldür.Araştırma alanımızın  şekillenmesinde   volkanik  küllerin  ve ignimbritlerin  diğer bütün  kayaçlardan  daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.Erciyes ve Hasan dağı  gibi büyük püskürme  merkezleri dışında,bugün  artık belirgin  bir yükselti olarak görülmeyen ,aşınımlarla  silinmiş küçük  boyutlu konilerin de  pliyosende ,pleistosende  var olduğunu  düşünebiliriz.İgnimbritler ise genellikle  volkan konilerinden  değil,bir yarık erüpsiyonu  sonucunda  çıkıp yayılmış piroklastikler olarak düşünülebilir.Bu tür ignimbritlerin  çıktığı yarıklar bugün belirgin değildir.Aksaray doğusunda ,Ürgüp çevresinde ,Derinkuyu  dolaylarında  oluşmuş kırıklardan  ignimbritlerin çıktığı sanılmaktadır.Yörenin ignimbritleri oldukça değişik yapıya sahiptirler.Söz gelimi Ihlara’da riyolitik,Kaymaklı’da trakitik,Derinkuyu’da  andezitik,Göreme’de ise  dasitik  nitelikli  ignimbritler yayılmıştır.Bu kayaçların değişik kalınlıkta birikmeleri de püskürme öncesi topoğrafyanın  çukurluk ve kabarıklıklarının  farklı olmasındandır.Doğal  olarak vadileri dolduran  ignimbritler kalın katmanlar halinde birikmiş,buna karşılık tepe ve kabarık  şekiller üzerinde  kalınlık az olmuştur.Ek olarak  değişik kalınlık  nedenlerinden biri de  lahar akıntıları ve tefra  çığlarıdır(Sür).

Volkanik tüfler  ve ignimbrit katmanları  içinde açılmış  vadiler Kuvaternerin  plüviyal  dönemlerinin eserleridir.BU vadilerde  bugün de akmakta olan ,yazın kuruyan ya da  kuruyacak ölçüde  cılızlaşan  küçük akarsuların bu denli  büyük ölçülü aşındırma  yapması beklenemez.Bu akarsular  plüviyalde  daha bol  akımlı olarak yataklarını açmışlar,aşındırma etkinlikleriyle  vadilerini büyütmüşlerdir.Aşındırma günümüzde de sürmekte ise de artık küçük bir takım rötuşların yapıldığı ileri sürülebilir.

Nevşehir yöresinde  doğa turizminin odak merkezleri vadilerdir.Göreme vadisi,Çat-Aksaray vadisi,Ihlara vadisi ve Soğanlıdere  vadisi doğal oluşumlar  olmaları yanında ,Paleolotik  çağdan başlayarak insan topluluklarına sığınak  ve barınak  olmaları açısından da değer taşımaktadırlar.Yukarda adlarını  verdiğimiz bütün  bu vadilerin  tarihsel işlevlerinin en belirgin  olduğu dönemler M.Sonra ki  yıllar olmuştur. Ancak vadilerin  ve bunları  karakterize eden mikrotopoğrafya  şekillerinin  kültürel değer  kazanmaları konusuna geçmeden önce  peribacalarının  oluşum evrelerine değinelim.Bilindiği üzere peribacaları  badlands  röliefinin tipik şekilleridir.Türkiye’de birçok  yerlerde  benzer şekilde  peribacaları oluşmuşsa da  hiçbir yerde  Nevşehir yöresinde olduğu ölçüde  yaygın,geniş alanlar  kaplar  şekilde  ve panoramik  güzelliğe sahip  alanlar  ortaya çıkamamıştır.Bunun nedenlerini,Nevşehir  yöresinin  sahip olduğu,badlands  röliefinin gelişimi için  gerekli ideal  koşullarda aramalıdır.Burada yarı kurak  iklim koşulları geçerlidir.Yağışlar yıl içinde  düzensiz dağılmış olmakla birlikte ,yağış şiddeti,sağanaklar özellikle  ilkbaharda etkilidir.Gece-gündüz,yaz ile kış arasında  sıcaklık farkları büyüktür.Donma-çözülme  olayları,saçak sellere bol malzeme sağlar.Petrografik açıdan da  yöre,işlenmeye elverişlidir.Volkanik tüf ve ignimbritler yer yer aşındırma  etkenlerine  karşı direnç gösterseler de genelde  kolay aşındırılmaktadırlar.Bitki örtüsü çok seyrek  ve boşluklara yer verecek  şekildedir.Yüzeyde  toprak oluşumu zordur ve yerli kayayı kaplarcasına  bir örtüden  yoksun olma  durumunda ,bütün alanlar aşınım olaylarına  açık tutulmaktadır.Öte yandan  antropojen  etkiler de yörenin şekillenmesinde –az da olsa- bir öneme  sahiptir.Ancak,belirtmek gerekiyor ki badlands röliefi  ve özel aşınım tahrip şekilleri olan  peribacaları,Nevşehir yöresinde daha  insanoğlu yaşamaya başlamadan  önce oluşmuş bulunmaktadır.İnsanın müdahalesi  genellikle peribacalarının  içini oyarak,dirençlerini azaltmak  ve dolayısıyla  daha  süratli biçimde  yıkımlarını  kolaylaştırma yönünde olmaktadır.Araştırma  alanımızda peribacalarının  en iyi geliştiği  yerlerin başında  Göreme vadileri gelmektedir.Kermil Dağı ile  Kızılırmak arasında  kot farkı kısa bir alan  içinde büyük  değerler gösterir.Kızılırmak  vadisi yerel  bir kaide  seviyesi değerindedir.Uçhisar-Göreme-Çavuşin arası ve  Akdağ ile Aktepe2ninyamaçlarında ve bu yükseltilere sokulmuş vadilerin içinde  peribacaları bütün çeşitlilikleri ve değişik biçimleriyle  oluşabilmişlerdir.

Aktepe’nin yamaçlarında ve bu yükseltilere sokulmuş vadilerin içinde  peri bacaları  bütün çeşitlilikleri ve değişik  biçimleriyle  oluşabilmişlerdir.Bu alanın  dışında Damsa Çayı vadisinin batı yamaçlarında ,Ihlara vadisinin özellikle  Selime-Yapraklıhisar dolaylarında ,Soğanlıdere vadisinde  ve Kızılırmak  yakınlarında  Çat-Aksaray  dolaylarında  peribacaları görülmektedir.Kızılırmak  kuzeyinde  yapı ve litolojinin uygun olmayışı nedeniyle  peribacalarının  iyi gelişmediği  gözlenmektedir.

 Çalışmamızın yerleşme tarihçesi bölümünde belirttiğimiz  gibi, Nevşehir yöresindeki vadilerin  hangi dönemde  kullanılmağa başlandığı konusu aydınlığa  kavuşturulamamıştır.Çünkü,bu yaşam alanlarında yazıt bırakılmamıştır ve dolayısıyla tarihlendirme  yapma olanağımız yoktur.Sanıldığı  kadarıyla  Hititler Kızılırmak yayı  içinde egemen  iken vadi  yamaçlarının  ve peribacalarının  içleri oyulmaya başlanmıştır.Ancak,buraların  en yoğun biçimde değerlendirilmesi,hristiyanlığın  Anadolu’da  yayılmaya başladığı  dönemde ve ikonoklastik  çağda gerçekleşmiştir.Dinsel özgürlüklerin  olmadığı zamanlarda,insanlar  doğal mağaralar kadar,kendi yaptıkları  mağaralara  da sığınmışlar,güvenlik  önlemlerini almışlar ve  ve buraları  çağlar  boyu konut olarak kullanmışlardır.Bizantoloji açısından  büyük önemi ve değeri bulunan freskleri günümüze değin bozulmuş olsa da  gelebilen  hristiyanlık tapınaklarının  en yoğun  olduğu yer  Göreme vadileridir.Burayı Ihlara  vadisi izler.Soğanlıdere ile Açıksaray vadisindeki  bu  tür eserler çok bozuma  uğratılmış ve yıkıntılaştırılmışlardır.

Peribacaları dışında  ,Nevşehir yöresinin  Türkiye ölçüsünde  ve Dünya  çapında tanınmasını sağlayan ikinci öğe ‘’Yer altı’’ yerleşim merkezleridir.Yapı ve litolojiye bağlı olarak  kültürel bir değer olan bu eserleri de bu bölümde  ele almak gerekmiştir.İnsanoğlu ,yer altını  neden bir yaşama alanı olarak seçmiş  ve hangi  olayların zorlaması  sonucu orada barınma  gereğini duymuştur?Doğal birer oluşum olarak  karstik mağaraların ,Paleolotik  ve Neolotik  çağda hatta, günümüzde konut  olarak değerlendirildiğini biliyoruz.Tüf  ve ignimbritler içinde  doğal mağara oluşmamaktadır.Bunları insanlar taş kesici,yontucu araç ve gereçleriyle oymuşlardır.Halk topluluklarını yer altında  yaşamaya zorlayan  nedenlerin  başında can güvenliğinin olmayışı   gelmektedir.Kayaç yapısının  oymaya elverişli olması da  önemlidir.Bozkırlarda  ev  yapımı ve ısınma için yakacak odunun ,ağacın  yeterince  bulunmayışı da yeraltına  sığınmayı gerektirmiştir.Kış soğukları  yanında  yaz sıcaklıklarından  korunmak için de  kayaların oyulması  külfetine katlanmışlardır.Bütün bu  gerekçelerin  bir bölümü bugün  için de geçerlidir. Nitekim Nevşehir yöresinde ,tüf ve ignimbritlerin  üzerinde yer alan  bütün kırsal yerleşim birimlerinin  hala yer altı  ile ilişkileri yer üstündeki  evlerin,bölümlerin mağaralarla  bağlantısı  vardır.Günümüzde de  hem yaşama alanı olarak hem de  hayvanlar  için ağıl,ahır,samanlık,kiler ve ambar olarak  bu kaya  oyma  alanları değerlendirilmektedir.

Vadi yamaçları ve peribacası  içi yaşama alanlarında  olduğu gibi yer altı  yerleşim merkezlerinde  de sağlıklı  bir tarihlendirme  bugüne değin  yapılamamıştır.Çünkü hiçbir yerde  belge yerine  geçebilir bir yazıt bırakılmamıştır.Ancak,hristiyanlığın  İç Anadolu’da  yayılma dönemlerinde  kullanılan  bu yer altı  yaşama  alanlarında  bir takım değişiklikler yapılmış,istavroz  biçiminde kesilmiş  büyük kiliseler,günah çıkarma   hücreleri ve şarap  saklama küpleri,vaftiz  için taş bloklar yapılmıştır.

Nevşehir yöresinde  yer altı yerleşim  merkezlerinin  bilinen sayısı 41’dir.Bunlardan yalnız  3’ü,Derinkuyu,Kaymaklı ve  Özkonak’ta bulunanlar ‘’yer altı’’ şehri adıyla  ve müze  statüsü  ile turist ziyaretine açılmıştır.Güvenlik açısından  dar yapılmış geçit ve yolları ,odaları,mutfakları ,sürgü kapılı donanımları ve  diğer bütün bölümleriyle  bu yer altı yaşama alanları,Göreme’deki peribacaları ve hristiyanlık anıtları ölçüsünde  yerli ve yabancı  gezginlerce ilgi görmekte,gezilmektedir.Peribacaları ölçüsünde  olmamakla beraber,Nevşehir yöresinin turizm açısından  özgün değerini arttıran  öğelerden biri  de sıcak suların  ve maden  sularının çevresinde  oluşmuş  traverten  ve kalker tüf basamaklarıdır.

Kızılırmak vadisinin Bayramhacılı ılıcası  yakınında  yamaçlar  kalker tüf  birikmeleriyle  kaplanmıştır.Oluşum bugün de  sürmekle birlikte ,yavaşlamıştır.V adinin yamaçlarını  örterek  oldukça geniş  bir alanı  kaplamış olan  kalker tüflerin  şimdiki az akımlı sıcak suların  birikimiyle oluşamayacağı  açıktır.Kuvaterner içinde plüviyal çağlarda  bol sulu  kaynakların ve bunların çok miktarda tortu bıraktıkları  düşünülebilir.Bugün kalker tüf yığınlarının yer aldığı  yerlerde  kaynaklar da azdır.Bu,plüviyal  dönem kaynaklarının  zayıfladığını  ya da  yerlerini  değiştirdiğini  gösterir.Ilıca kaynakları birçok yerden  kaynamakta ve vadi  tabanına  kadar yamaçları basamaklar  halinde   kalker tüfle kaplanmaktadır.Ancak,bunlar fosil şekil  ya da işlenmesi bitmiş  şekil (Almanca Ruheformen) sayılabilir.Kalker tüflerin  üzerinde toprak örtüsü  oluşmuştur.Bağ-bahçe  deseni ile  örgülü bulunan  kalker tüf  basamaklarının  arasındaki  doğal  küçük havuzlar  ilgi çekmektedir.Suları çoğaltmak için yamaçlara  açılmış  kaptaj oyuklarına bırakılan ağaç dalları ,çeşitli  el sanatları ürünleri ak bir tabakayla  kaplanmakta  ve biblo  özelliği kazanmaktadır.

Yine Kızılırmak  vadisi  yakınlarında  Avanos kuzeybatısında  Diydirçorak kalker tüf  basamakları da bir  maden suyu  kaynağının çevresinde  gelişmiştir.Eski,kurumuş kaynakların  çevresindeki kalker tüf basamakları suların tortu bırakarak eklemeler  yapmaması  üzerine  sararmışlar ve giderek  kararmışlardır.Ancak,günümüzde  bir kaynak verdiği  su bıraktığı tortu ile  İdiş dağının  uzantısı olan  Ziyaret  dağının yamaçlarındaki sırt halinde  belirgin  bir uzanış  gösteren kalker tüf  basamağını büyütmektedir.Bir minyatür  Pamukkale peyzajı ,Avanos  çevresinin turizm değerini  artırabilecek  bir doğal  etkendir.

Ürgüp’ün kuzeydoğusunda  Çökek-Ulaşlı köylerinde  traverten  basamakları  oluşmuştur.Birer doğal anıt değerindeki bu örtü ,turist  istemi karşısında  aşırı üretim yapmak hevesiyle  onik-mermer süs eşyaları  yapımcıları tarafından  bozulmuş ve kısa  zamanda  ortadan  kaldırılmıştır.Yaprakhisar’da da kalker tüf örtü Melendiz çayı vadisine  doğru yaygınlık  göstermektedir.Burada  bulunan çökeltiler de birçok  fosil nitelik  taşımaktadır.Kaynaklar  kurumuş olduğundan tortullayacak  su da kalmamış ve  dış güçler ile insanlarca  aşındırılmağa ,tüketilmeğe  başlanmışlardır.Yaprakhisar kalker tüf  basamağı bugün artık  daha güneydeki  Zığa ılıcaları yöresinde  gelişmektedir.

İKLİM  ÖZELLİKLERİ

         İklim,yeryüzünün şekillenmesinde ,insan yaşamında  ve dolayısıyla  da turizm  üzerinde  etkisi olan  doğal  bir  faktördür.Turizm etkinliklerinin derecesini belirlemede  iklim elemanlarının   büyük rollerinin olduğunu bilmekteyiz .İklim,bir yörenin  turistik  çekiciliğinin artmasında  birincil öneme sahiptir. Örneğin;ideal kumsallara sahip  bir göl ya da  deniz kıyısı eğer bulutlu  gün sayısının  çok olduğu ,güneşli günler sayısının az olduğu bir yörede  yer almaktaysa  turistik çekiciliği  büyük değerlere varmamaktadır.Uzun süre konaklamayı  gerektiren  dinlenme turizminde  olduğu gibi  kültür turizminde de  iklim elemanlarının  ayrı ayrı  etkisi görülmektedir.

Nevşehir yöresinde  iklim özellikleri ,kısa alanlar  içinde  değişmemekte  ve tekdüze  bir gidiş  göstermektedir.Mikroklima  bölgeleri  içinde yöre ,İç Anadolu  Step İklimi sınıflandırması içindedir.Araştırma alanımızda  yıllık  ortalama güneşlenme  süresi  7.28 saattir.Turizm mevsimini  oluşturan  3 yaz  ayının  ortalamaları  ise 11 saatten  çoktur.Temmuz  ortalamasının  12.44 saat olduğu görülmektedir.

Nevşehir yöresinde  yıllık ortalama sıcaklık  10.5˚C’dir.En sıcak ay temmuzdur ve  ortalama  değer 21.3 ˚C’dir.Ortalama sıcaklık değerinin 20 ˚C’nin  üzerinde olduğu bir diğer  ay ağustostur.En soğuk  ay ocaktır ve ortalamalara  göre 0.5˚C’lik bir  değere sahiptir.Yörede  kış turizminin henüz gelişmemiş olduğunu belirterek  yaz mevsimi  sıcaklık ortalamasının  turizm olayını  olumsuz yönde  etkileyecek  bir özellik  göstermediğini  söyleyebiliriz.

Frekansı en fazla  olan rüzgarların  Nevşehir  yöresinde  kuzey sektörlü olması ,yazın Türkiye’nin  genel atmosfer koşullarına  uygun olarak ,antisiklon(Yüksek basınç alanı)  alanlarının  yurdumuzun  kuzey sektöründe ,siklon alanlarının(alçak basınç alanı) ise  güneyde yer almasından  ileri gelmektedir.Turizm mevsiminde  NNE(Kuzey ve Kuzeydoğu) en yüksek frekanslı  rüzgarların estiği  yön olarak  görülmektedir.Yine aynı  mevsimde  ortalama rüzgar hızı 2.6 m/sn’dir.Ortalama  fırtınalı  gün sayısı 2.2 ve ortalama kuvvetli  rüzgarlı  gün sayısı ,3 ayın toplamı olarak 31.5 gündür.

Nisbi nem Nevşehir çevresinde  %58 olarak belirlenmiştir.Maksimum değerler nemli mevsimde ,minimum  değerler ise  kurak mevsimdedir.Temmuz  ve ağustos nisbi  nemin  minimum  düzeyde olduğu  iki aydır(%44).Bulutluluk  ortalaması  4.54’tür.Bulutluluğun  en az olduğu  ay 1.5 değerle  ağustostadır.Kapalı günler  ortalaması 61’dir.Temmuz ayında  kapalı gün saptanmamıştır.Nevşehir yöresinde  akarsu vadileri ve çevrelerinde  buharlaşma sisleri görülmektedir.Nevşehir’de  yılın ancak  8 gününde  sis  saptanmıştır.Maksimum  aralık ayında  ve minimum  temmuz,ağustos aylarındadır.Turizm  mevsiminde  sisli günlerin  olmayışı  nedeniyle  bunun turizm  etkinliklerinin yürütülmesinde  herhangi  bir olumsuzluk göstermeyeceği açıktır.

Planetar ve coğrafi  etkenlere  bağlı olarak  İç Anadolu  Bölgesi’nde  yağış rejimi  karasallığın  bir göstergesidir.Bilindiği gibi 400 mm izopleti ,İç Anadolu’da yarı kurak ile yarı nemli  alanların geçiş  sınırını  çizmektedir.Nevşehir yöresinin de yıllık ortalama yağış tutarı 400.8 mm’dir.Mayıs en yağışlı olarak görülmektedir.Minimum  ise ağustostadır.Yaz mevsiminde  yağış toplamı 46.9 mm’dir.Haziran ayında  düşen Kırikindi  yağmurları bu  toplamı etkilemektedir.Doğal olarak ,yağış süresince  günlük yaşamda ,turizm  etkinliklerinde  bir duraklama  görülmektedir.Ancak,bu yağmurlar havayı serinletmekte,böylece yörenin  ilgi merkezlerinin,açık hava  müzelerinin  ziyareti  kolaylaşmaktadır.Yıllık orajlı gün sayısı ise 17.2 gündür.Dolulu günler ortalaması  da 2.2 gündür.Böylece oraj ve dolu olaylarının turizm etkinliğini  yavaşlatmak,durdurmak gibi bir fonksiyona  sahip olmadığı  ortaya çıkmaktadır.Kış turizmi için yeğlenen bir alan olmayan  Nevşehir yöresinde ,kar yağışlarının ,karlı günler sayısının,kar örtüsü kalınlığının,sıcaklık ve yağış ölçüsünde  değer taşımadığı ortadadır.

HİDROGRAFİK ÖZELLİKLER

Araştırma alanımızın su kaynaklarına da kısaca değinmemiz  gerekmektedir.Nevşehir yöresinde  yer altı suları açısından  en zengin formasyonlar kuvaternerin  eski ve yeni  alüviyal dolguları,vadi tabanları ,birikinti yelpazeleridir.Kızılırmak vadisi,Yeşilhisar birikinti yelpazesi ile Aksaray birikinti yelpazesi ve Misli ovası yer altı sularınca zengin alanlar olarak  görülmektedir.

Araştırma alanımız hidrografik  bakımdan 4 havzaya ayrılır.Bunlar Kızılırmak,Yeşilhisar kapalı havzası,Tuz Gölü  kapalı havzası,Misli  ovası kapalı havzasıdır.Bunlardan  yalnız Kızılırmak eksoreik havzadır.Diğer üçü endoreiktir.Vadi ağının  kuruluşu üzerinde  yapı ve litolojinin yön verici  etkiler yapmadığı homojen alanlarda  özellikle  yatay tabakalı ve zayıf direnç çizgileri göstermeyen  masif katılaşım  kayaları üzerinde  genellikle  dandritik  drenaj tipi  gelişmektedir.Nevşehir yöresinin  suları da dandritik drenaj grubu içinde ele alınabilir.Hava fotoğraflarında flüviyal aşınımın eseri olan  vadiler  bir ağaca  benzemektedir.Kızılırmak bu ağacın gövdesi ya da  omurgası durumundadır.Eksoreik akarsulardan Kızılırmak yörenin sularını  toplayarak  Karadeniz’e akar.Araştırma alanımızdan  bu ırmağa Damsa Çayı,Göre çayı,Tatlarin ve Kızılöz  karışır.Bu çay ve özlerin rejimleri düzensiz ,akımları azdır.Tuz gölü  kapalı havzasına  ait olan Melendiz çayı  düzensiz  rejimli olmakla  birlikte  yörenin küçük akarsularına  oranla  bol akımlıdır.Sultansazlığı-Yay gölü kapalı havzasına oranla bol akımlıdır.Sultansazlığı-Yay gölü kapalı havzasına ait  olan Soğanlı Deresi  ise yalnız kışın  ve ilkbaharda  akar.Misli Ovası kapalı havzasına yönelmiş  bir akarsu yoktur.

Göllere gelince ,Nevşehir yöresinde  durgun su  birikintileri  yanardağ etkinlikleriyle ilgili olarak  oluşmuşlardır.Acıgöl bir maar gölüdür,ancak  bugün  bir su birikitisine  yer vermemektedir.Aynı adı taşıyan  bir diğer  Acılgöl ile  Göllüdağ krater gölleridir.Turzim coğrafyası  açısından  göller birer rekreasyonel  değer taşıyabilirler.Ancak bu  açıdan  baraj gölleri,özellikle  Damsa ve Mamasun  Yapay gölleri daha avantajlı konuma sahiptirler.İç turizmde hafta sonu  dinlencelerinde  yörenin bu iki yapay gölü birer piknik  ve  kamping  alanı olarak değerlendirilmektedir.

BİYOCOĞRAFYA

  Bitki örtüsü ve av hayvanları  varlığı birbirini bütünleyen  iki kavramdır.Nevşehir yöresi için ne bitki örtüsünü ve ne de  av hayvanları  varlığını  turizm olayını  geliştirmede  etkinliği olan  bir öğe olarak  düşünemeyiz.Ormanları  tüketilmiş ,dolayısıyla av hayvanları  azaltılmış ya da  yok edilmiş bir yörenin rekreasyonel değerinin olmayacağı, yörenin çekiciliğini artıracak  bir etken  olarak  da av turizminin gelişmeyeceği bilinen bir gerçektir.

Nevşehir yöresi,Türkiye floristik  bölgeleri içinde ,Paleoboreal  step florasının  İran üzerinden  ve Güneydoğu Anadolu’dan  iç kısımlara  sokulan Turan-Önasya  Florası  içine girmektedir.Yağış azlığı  ve yağışların  yıl içindeki dağılışı  sonucu ,ancak  otsu bitkilerin  ve çalıların  yetişme olanağı vardır.İklim bölümünde  değindiğimiz  gibi,araştırma  alanımız 400.8 mm’lik  yıllık ortalama yağışla  yarı kurak ve yarı nemli alanların sınırı üzerinde  yer almaktadır.Dolayısı ile yörenin  bozkırlarının  doğal,değil antropojen  olması  gerekmektedir.Paleolotik  çağdan günümüze  değin, insan kütleleri için sürekli  bir yaşama alanı olan  yöre doğal  bitki örtüsünün  bozulduğu,ormanların  ortadan kaldırıldığı  ve antropojen bozkırların arttığı  bir alan  olarak görülmektedir.Özellikle  konar-göçer Türkmen aşiretlerinin toprağa  bağlandığı  ve köylerin ,kentlerin kurulduğu 18.Yüzyıl içinde ,yörenin  dağlık kesimlerinde  bar olan ormanlar da  yok edilmiştir.Bugün meşe koruluklarına İdiş Dağının  ve Hırka Dağının  kuzeye bakan yamaçlarında  rastlamak mümkündür.Bozkırın  ot formasyonun  geliştiği alanlar da 1950 yılından  bu yana  graminelerin  daha çok alan  kazanması  üzerine geliştirilmiştir.Yani tarım alanları-Bozkır çatışmasında birincilerin  lehine  gelişmeler  son  35 yıldır giderek artmıştır.

 

NEVŞEHİR YÖRESİNİN YERLEŞME TARİHÇESİ

Yörede yapılan tarih araştırmaları ve arkeolojik kazılar  yerleşmenin  M.Ö.4000 yılında başladığını  göstermektedir.Tarım ve hayvancılığın  insan  topluluklarınca uygulanmaya başladığı,üretime geçildiği,yerleşik  köy ve kent  yaşamının  görüldüğü,pişmiş topraktan  kap yapımının  bilindiği Cilalı Taş  Döneminin  kalıntıları  araştırma alanımızda  iki höyükte  bulunmuştur.Nevşehir  yöresi Hitit,Frigya,Lidya ve Makedonya egemenliklerinde kalmış  ve M.Ö.323 yıl  Kapadokya Krallığı kurulmuştur.Bu dönemde Nyssa,Venessa,Zoropassos,Korama gibi yerleşim  merkezleri önem kazanmıştır.Daha sonra  Roma ve Bizans  yönetimine geçen  yöre 7.Yüzyıldan başlayarak doğudan  Sasani ,İran ve İslam Arap  akınlarıyla  bir savaş  platformu durumuna gelmiştir.Gerek ikonoklastik  dönemde ve gerekse  bu savaşlar sırasında  tüflerin ignimbritlerin  içindeki vadiler ,yollardan  sapa oldukları  için  kalabalık insan  gruplarınca  birer sığınak ,barınak yeri  olarak değer kazanır.İklim koşulları ve can güvensizliği ,toplulukları yer altına inmeye zorlar.İlk,yer altı  konutları böylece  ortaya çıkar.XI.Yüzyılın sonlarına  doğru  yöre,Kızılırmak vadisinden  batıya doğru  ilerleyen  Selçuklu Türklerinin eline geçer.Tarihsel süreç içinde yöre,Kapadokya  Krallığı  döneminde  Helenleştirilmiş,Bizans yönetiminde  Hıristiyanlaştırılmış ,Selçuklu egemenliği altında da yoğun Oğuz kafileleriyle  Türkleştirilmiştir.Yörenin yerleşme  tarihçesi açısından  en hareketli  dönem 18.Yüzyıldır.1718-1730 yılları  arasında  ,konar-göçer Türkmen oymakları ,toprağa bağlanarak  köyler,kentler  kurmuşlardır.Buna devletin baskısı da  rol oynamıştır.Antik çağı Nyassa,Orta Çağın Muşkara köyü,bu dönemde Nevşehir adıyla  bir kent durumuna  yükseltilmiştir.Öte yandan  yaylak-kışlak  yaşamı sürdüren  ve geçimini hayvancılıktan  sağlayan kalabalık insan  grupları da köyler kurarak  tarımcı,bağcı,bahçeci olma aşamasına geçmişlerdir.

Kır ve kent  yerleşmeleri  konusuna da  kısaca değinmemiz gerekmektedir.Burada,köy,kasaba,şehir  kavramlarının  belirlenmesinde  bugüne değin yapılan tartışmalara  girmeyeceğiz.Ancak nüfus sayısının  yalnız başına  bir yerleşme  yerinin niteliğini  belirlemede yeterli  olmadığı da bir gerçektir.Araştırma alanımızda yerleşme merkezlerini kır yerleşmeleri ve kent yerleşmeleri olarak iki grupta  ele aldık .Bunların arasında ve üçüncü grup olarak da  kentleşme eğilimi gösteren  beldeleri inceledik.

Nevşehir yöresinde  kır yerleşmelerinin çokluğu dikkati çeker.Toplu köyler  çoğunluktadır.Köylerin dağılışında  vadi boylarının  yeğlendiği görülmektedir.Ulaşım  araçlarının gelişmesi,köylünün  çağdaş yaşam koşullarına  göre yeni  düzenlemelere  geçme isteği,köylerin  dağılmasına  yol açmaktadır.Bunda ,cumhuriyet  döneminde  sağlanan can ve mal  güvenliğinin de  etkisi vardır.Yapı gereçlerine  gelince,yakın  çevreden sağlanan  yapı taşı yani  volkanik tüf  ve ignimbrit büyük bir değere sahiptir.Bunun yanında  diğer yanardağ ürünleri,bazalt,andezit de kullanılmaktadır.

Kent yerleşmelerinin genel karakterleri konusunda şunları ileri sürebiliriz.Araştırma  alanımızdaki bütün kentler  birer tarım ve Pazar merkezidir.İdari fonksiyona sahip  olduktan sonra eski köyler ,çok yavaş olarak kentleşme aşamasına  geçmişlerdir .Kentleşme ile  nüfus tutarları arasında da doğrudan bir bağlantı görülmemektedir.Yörenin  en büyük ve nüfusça  en kalabalık kenti olan Aksaray’ın ana  caddesi  dışında bir köy  görünümüne  karşılık nüfusu 10.000’den az olan  Ürgüp,düzenli bir kent durumundadır.Kentlerin turizm  fonksiyonlarına gelince ,Avanos,Ürgüp, ve  Nevşehir dışında belirgin değildir.Kentleşme eğilimi gösteren kasabalar,özellikle  belediye örgütü  kurulduktan sonra ,az da olsa kentsel fonksiyonlar  kazanmakta olmaları  açısından  dikkati  çekmektedirler.Kentler geleneksel tarım-Pazar merkezi olma özelliklerini korumaktadırlar.

Bölgesel değerlendirmede sentezler ve öneriler   konusuna da kısaca değinmek gerekiyor.önceki bölümlerde belirtildiği gibi,Nevşehir yöresinde  doğal ve kültürel  değerler bir içiçelik gösterirler.Bu bakımdan  bir  peribacasının  görünümünün  korunması,yok olmaması için önlem alınması,iç oyulgu kilisenin,fresklerinin yani kültürel değerlerin  de korunması anlamına gelmektedir.Doğa ile insan  arasında  karşılıklı  bir savaşımın  olduğu  kadar,bir uyumun sonucu  olan eserlerle  zenginleşmiş  olan Nevşehir yöresi korunmada öncelikli  alanların  başında  gelmektedir.Ancak, Göreme’nin  Tarihi Millli Parkı olarak düzenlenmesi,bir bütün  olarak yörenin  korunmasında  yeterli olamamıştır.Doğal ve kültürel  varlıkların  korunması gelecek kuşaklara  aktarılması için  Milli Park sayısını arttırmak  gerekmektedir.Örneğin;Ihlara Vadisi ile Soğanlıdere vadisinin de bu statüye  alınması ile  bozulmalar ve  insan eliyle ilerleyen yıkımlar kısmen önlenebilecektir.

İç turizm etkinliğinde büyük bir  önemi olan baraj göllerine rekreasyonel değer kazandırmak gerekmektedir.Bilindiği gibi akarsular ,doğal ve yapay göller  insanlar için çekiciliği olan değerlerdir.Ancak,aşırı kullanım çevre kirliliğine  ve doğa yıkımına yol açacağından  yeni dinlence  alanlarının planlanmasında gerekli  önlemlerin de alınması gerekmektedir.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenlik döneminde ,ana ticaret yolları üzerinde yapılmış olan kervansaraylardan  Sarıhan ile Ağzıkarahan bugüne dek  sağlam ulaşabilmişlerdir.Bu görkemli anıtlara  birer fonksiyon  kazandırmak  mümkündür.Böylece,Anadolu’nun  Türkleşmesinde  söz sahibi olmuş  bu yapılar turizm hizmetinde  değerlendirilerek  korunabilecektir.Turizm olayında ,ziyaret edilen yerlerin  kendine özgü ürünlerinden  yararlanmaya ‘’üvalizm’’ denilmektedir.Nevşehir yöresi,bağ ve bahçe  ürünleri açısından  önemli  bir zenginliğe sahiptir.Bunların  değerlendirilmesi hem yörenin daha iyi tanıtılmasına ortam hazırlayacak hem de  yöre halkının  gelir düzeyini artırabilecektir.Turizm olayında özne insandır.İnsanın bilinçlendirilmesi ,turizm olayına olumlu yaklaşım açısından önem taşımaktadır.


Yorumlar - Yorum Yaz