• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uchisarlilardernegi

ÇORUM GÜNLERİ

ÇORUM GÜZELLEMESİ

 

1970 Aralık..

Maden Tetkik Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğü’nün çalışan üyesiyim.

Bir yıl süren kurstan sonra dağıtıldık ülkenin köşe bucağına..Unvanımız “yüksek prospektör”.

Bizim payımıza Samsun’a giderken ortalık yerdeki bozkır kenti düştü..

Çorum’a gönderildik..

Kent içinde iki katlı bir ev kiralanmış.Burası bizim “kampımız”..

Yaş ortalaması 23-30 arası gençler..Ben 23 yaşımın başındayım..

Çevrede evler var.Çok yakın..Genç kız başları görünüyor pencerelerde..

Belli ki bizi izliyorlar..İlgi odağındayız..Elbet, biz de genç kızları izliyoruz..

Gündüz “arazi çalışması” yapıyoruz..İkindin sonrası dönüyoruz kente ..

Yeni bir kenti tanımağa çalışmak..Çorum’u anlamağa başlıyoruz..Zor..

Dağ bayır gezdikten sonra bir kentin kaldırımlarında yürümek çekici geliyor bize..

Ankara’nın dağdağasında yaşadıktan sonra bu kent bize oldukça sessiz,güzel geliyor.

Daha yerli otomobil yok ortalıkta..Caddelerde tek tük yabancı otolar..Faytonlar işliyor..

 

İşçilerimiz var..Dikkatle dinliyorum..Konuşturuyorum..Çorum köylüleri bunlar..

O zamana dek Refik Erduran’ın Yağmur Duası’nı okumuşum..

Bir de Kemal Tahir’in romanlarını: Rahmet Yolları Kesti, Yediçınar Yaylası..

Kimse bu romanlardaki gibi bir Türkçeyle konuşmuyor..

Kemal Tahir,Nevşehir Mapusanesinde yatmıştı da Çorum’da bulunmuş muydu, bilmiyorum..

Bunları,o günün olanaklarıyla öğrenmemiz zor..Daha internet yok..Araştırmak da olanaksız.

 

Aralık ayı..Ayaz..Yerde bir karış kar var..Yapışıp kalmış..

Soğuğu biliyorum..Nevşehir’in de, Ankara’nın da soğuğu ünlü..

Genciz..İçimiz kaynıyor..Soğuk moğuk umurumuzda değil..Deri gocuklar sırtımızda..

MTA’nın güzel jeepleriyle yollara düşüyoruz..Havamız yerinde..

İmreniyorlar bize;bakışlardan anlıyoruz..

 

Sungurlu yakınlarında ormanları tükenmiş, meşeleri seyreltilmiş yerlerde çalışıyoruz.

Küçük bir yapay göl var..Kıyılarında çalışıyoruz.Kahve renkli meşelerin arasında kar..

Ölçü alıyoruz..Çevre Alevi Türkmen köyleriyle dolu..Kimi işçilerimiz buralardan..

O soğuk günlerde, oruç tutan (Ramazan ayı idi ) köylüler,keklik avlıyorlar ve bize ikram ediyorlar..Kendileri yiyemiyorlar..Meşe odunu üstünde kızarttıkları kekliğin kokusu yayıldıkça, yüzlerine bakıyorum, acı çekiyorlar..Açlar..Yiyemiyorlar;gururlu insanlar..

Kentte bulamadığım ya da rastlayamadığım Türkçeyi bu kırlarda buluyorum..

Köylüler,o güne dek duymadığım sözcüklerle konuşuyorlar..Bu insanları seviyorum..

Birbirimize alışıyoruz giderek..Kimi kentsoylu arkadaşlar azarlıyor, kaba davranıyor..

Ben daha anlayışlıyım galiba..Anlıyorum ki, onlar da beni seviyorlar..

 

Her sabah Çorum’dan hareketle günbatısına doğru, Sungurlu yöresine gidiyoruz..

Caddelerden geçerken bakıyoruz öbek öbek genç kızlar, genç kadınlar toplanmışlar..

Neyi bekliyorlar bu aralık soğuğunda böyle erken erken?

Bunlar “ Êğitim Ordumuz”un hanım neferleri..Köylere gidiyorlar..Okullarına..

Nerede toplandıklarını öğreniyoruz..Her sabah aynı yönde gidip, onları da alıyoruz..

Demek ki, bir ulaşım düzeni kurulamamış..Minibüslerle köylere gidiş geliş yaygın değil daha.

 

Jeep fazla yolcu alamıyor..Ama biz “kaşık düzeni” sığışıyoruz..

Sürücüye önceden söylemişiz..Yol uzasın..”Yavaş yavaş sür, söyleşelim !”.

Uykularını alamamış öğretmen hanımlar..Kimisi uyumayı sürdürüyor..

O yolculuklar sırasında öğreniyorum, isterse bir hanım neler ortaya koyabiliyor..

Bize ilgi gösteriyorlar..Biz de az-çok karşılık verelim,” dercesine..

Bakıyorum, bohça içinde bir tepsi ( Daha naylon poşet yok.)..

Jeepin içini bir güzel, sıcak simit, poğaça kokusu sarıyor..

Termos var öbür elinde..Ve bardaklar..Utangaç gülümsemeyle anlatıyor:

Akşam , anneme anlattım sizi..

Birlikte sabah yaptık bunları..Soğumadan buyurun !.”

Bardakları dağıtıyor,çay dolduruyor..

Şeker..Unutulmuş..Yüzü allı morlu..Özür diliyor..Şekeri kim arar? Bal gibi bir ortam..

 

Göz göze geliyoruz..

Kahverengi göz bu denli güzel olur muymuş? Kara saçları özenle taranmış.

Değirmi yüzü güzel..

Anlıyor..İlgimden mutlu olduğunu seziyorum..

Edebiyat..Sanat..Günlük olaylar..Ülkede yoğun bir kargaşa var o günlerde..

Fazla sıkıştırmadan,soruşturuyorum..

Kitap okuyorlar mı? Günlük ciddi bir gazeteyi izliyorlar mı?

Kimisi “Amaaaan, bıktık bu sorulardan !” der gibi..Kimisi aklıbaşında yanıtlar veriyor..

Tümü genç kız değil öğretmenlerin..Evli olan var..O, bizim ablamız..

Anaç tavuk gibi..Deneyimli..Genç hanımların yanlış yapmalarını önlemek ister gibi..

Bizi sorguya çekiyor sanki..Kimi genç öğretmenler konuşurken kaşlarını çatıyor..

Onunla konuşurken daha ciddiyiz..Çocuğunu anlatıyor; gözlerinde sevgi kıvılcımları..

 

Yol üzerindeki köylere bıraka bıraka ilerliyoruz konuklarımızı..

Kimi öğretmenler biraz yürümek zorundalar..İlkokul görünüyor olsa da..Uzak sayılır..

Üzerlerinde koyu renk pardesüler..Ayaklarında deri çizmeler..Yürüyorlar..

Benim gözümde onlar birer kahraman..

Kentlerde,yaşıtları olan hanımlar sıcak yataklarında uyurken, bunlar köylere dağılıyorlar..

Belki,okulun hademesi yoktur..Dersliğindeki sobayı öğrencileriyle birlikte tutuşturacaklar..

Gözlerim yaşarıyor..Jeep durunca, öğrenciler koşarak gelip öğretmenlerinin elindekileri alıyorlar..İzliyorum biraz..

Arkadaşlar işin alayında:” Emrah, yine duygu yoğun bir güne başladı sayın seyirciler !” .. Gülüşüyorlar..Islanan gözlerimi görmesinler diye kırlara bakıyorum..

 

Öğlen sonrası saat 15.30’da Çorum’a geri dönmek için yola düşüyoruz.

Biliyoruz ki, bir eğitim gününün ardından öğretmenlerimiz yol kıyılarında bekliyorlar..

Akşam oluyor..Kırlara karanlık inmeğe hazır..Evlerden mavi dumanlar çıkıyor..

Anacığımı düşünüyorum..Şimdi o da, akşam çorbasını hazırlıyordur..

Öğretmenlerimiz yorgun..Gün boyu çocuklarla uğraşmak kolay mı?

Ama, belli ki, okuldan çıkmadan, aynalarına bir kez daha bakmışlardır..

Belli belirsiz makyaj da tazelemişler..

Peki, hiç erkek öğretmen yok mu?

Onlar, daha çok, görev yaptıkları köylerde kalıyorlarmış..Aileleriyle..Ev tutup..

Ve dönüyoruz Çorum adlı ol beldedeki evimize, kampımıza..

Çalışarak geçirilen bir günün ardından..

Gözlerimin önünde güzel yüzlü bir genç kız..Kahve renkli gözler..İyimserlikle bakan..

 

Birden, yaşadığımız günleri yazıya dökme isteği uyanıyor içimde..

Babama mektup yazıyorum..Bütün bunları anlatıyorum..

Beni şaşırtan bir süratle karşılığı geliyor..Babam, belli ki telaşlanmış..

Sezmiş bazı şeylerin olabileceğini..

Oğlum, devletin cipi..Birisi şikayet eder, başınız belaya girer..Dikkat edin..

Seni köye bekliyoruz..Hayırlı bir iş için..”

Anlıyorum..

Tanımadıkları bir ailenin,

kim olduğunu bilmedikleri bir kızına bağlanmamdan korkmuş anam babam..

 

Snra Çorum günleri bitiyor..

Hiç unutmuyorum..Yolculuklarımızı, hanım öğretmen konuklarımızı..

Ankara’ya dönüyorum..

O güne dek görmediğim İstanbul’a gidiyorum trenle..

1970’i 1971’e bağlayan gece tren, Yunus Emre istasyonunda duruyor..Tam gece yarısı..

Haydarpaşa istasyonu. Filmlerden tanıdığım…Sonra Eminönü'ne geçiyorum vapurla.

İstanbul’u geziyorum özgürce..Boğaz’ı tepelerden izliyorum..Beyazıt alanı,Beyoğlu,Sirkeci..

 

Ve babamın çağrısına uyup Nevşehir’e, köyümüze gidiyorum..

Babamın asker arkadaşının kızı Hatice Hanım..Daha 18 yaşında..

Ürgüp’ün Ayvalı köyünde taze öğretmen..

Çağla yeşili gözleriyle, alca yüzüyle, gülümsemesiyle..Bizimkiler gidip görmüş bile..

Muhacirini Çerakese’den Nüfus Müdürü Ahmet Bey..Tanınmış biri Ürgüp dolayında..

Köyümüzden Ayvalı’ya kestirmeden gidiyoruz..İvriz Köy Enstitüsü mezunu eniştem Hamdi Bey, Emmimoğlu Hüseyin..Hep birlikte..Karları dizleye dizleye ( o yıllar çok kar yağardı)..

Küçük Ayvalı okulunda ders verirken önce sesini duydum..

Sonra Başöğretmen odasına çağrıldı..Anladı..Gözgöze geldik..Güzel yüzü kızardı..

Yüzü apal olunca gözlerinin gökçe gövertisi daha çok belloldu..

Parmaklarında tebeşir tozu vardı..Üşümüş elimi sıkarken tozu aklaştırdı parmaklrımı..

İri,etlice eli sıcaktı..

İçime bir sıcaklık yayıldı o soğuk okulda..Gülümsedim..

Demek, yaşam yoldaşım buydu: Çerkez Ahmet Bey kızı öğretmen Hatice Hanım..

1971 yılının 6 ocak günü..

38 yıldır sürüp gelen bir güzel birliktelik..

 

Çorum günlerini hiç unutmadım.

İnsanın yaşam akışı nasıl değişiyor bir mektupla, bunu hiç unutmadım.

O güzel öğretmen genç kızın yaşamı hangi yollardan ilerledi acep?

Bunu da hiç öğrenemedim.

Gözümün önünde değirmi yüzü, kahverengi gözleri…

 

Çorum, İstanbul, Ürgüp..

Nerden nereye?

Birden yazma isteği duydum bunları..

Sevgili öğretmenim, sizi seviyoruz..

Sağlık, esenlik içinde yaşamanızı diliyoruz..

Selamlar gönderiyoruz ..

 

Emrullah Güney

Diyarbakır.