• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/uchisarlilardernegi

KOCALIKTA

KOCALIKTA

Ürgüp’ün Dere köylerinden birinde Hacı Niyazi Ağa,

üç hanımı öte dünyaya gönderdikten sonra, dördüncüyü almak istedi.

Oğulları, gelinleri torunları hep karşı koydular.

“ Bu yaştan sonra noolacak sanki, yeni avrat alıp da ! “ dediler, bıkkınca.

Niyazi Ağa herkese aynı yanıtı veriyordu.

“Lan ooolum, avrat asıl gocalıkta ilazım adama.

Elin ayağın dutarken gendini idare idersin de, gocalıkta naapacaan ya? ”

Sonunda buldular bir “firik”.

Ürgüp’ün “cambazları” araya girdiler. Elbette “pir aşkı”na değil.

Alımca-satımca hakkını fazlasıyla ceplerine indirdiler.

Getirilen hatun Özbekistan’dan idi. Sitare Hanım.

Yetmiş altı yaşındaki Niyazi Ağa’nın torunu yaşındaydı gelin : Yirmibeş.

Onun da başından, doğruysa eğer, üç evlilik geçmiş.

Gence şehrinde çocukları varmış. Doğruysa eğer, bir kız , bir erkek.

Fakat, bir hafta geçti geçmedi,

taze gelinin (!) Niyazi Ağa’nın karısı olmasının üzerinden,

bütün Dere köyleri bir haberle çalkalandı.

Gelin Sitare Hanım, toplamı bir okkayı bulan altın takılarını,

toplamı onbini bulan dolarları alıp ortalıktan yitip gitmişti.

Söylentiler yayıldı hemen.

Ürgüp’ün işbitirici cambazlarıyla gören olmuş.

Çarşafın içine gizlenmiş, tanınmamak için.

Bir haber geldi; Sitare gelini Kayseri hava alanında İstanbul uçağına binerken görmüşler.

Öyle Türkiye’yi bilen, Kayseri’den İstanbul’a uçağa binip de gidebilecek birisi değildi Semerkantlı hanım.

Birileri ona yardım etmiş olmalıydı.

Hacı Niyazi Ağa, kafasını taştan taşa vurdu.

“ Lan, bi ayağımız çukurdayken, biz nası bok yidik böyle? “ diyor, kendini avutamıyordu.

Kahveye de gidemez oldu.

“Hele anlat bakalım Hacı Ağa. Muamelesi nasıldı?” diye mahrem, utanmazca sorular soruyordu ergin adamlar, hatta gençler. Kurt kocayınca eniklerin oyuncağı olurmuş; o hesap.

Bıyık altından gülenleri hiç sormamalı.

Evde de rahatı yoktu. Hele o gelinleri.

“Biz sana dimedik miydi , babaa ! “ der gibiydiler.

Seslendirmeseler de düşündüklerini, bakışlarından anlaşılıyordu.

Bir cumartesi günü, bindi minibüse, Ürgüp pazarına gitti.

Orda can sıkıntısıyla gezerken Babayanlı Emin Ağa ile karşılaştı. Asker arkadaşı.

Herkes duymuştu elbette başına gelenleri.

Oturdular bir kahveye; çay içerken yarenlik ettiler. Fakat, tadı yoktu söyleşinin.

Emin Ağa da yangına körükle gitti. Gülerekten söyledi.

“ Yüce dağ başına harman dökme; yel alır,

Dere yatağına da ev kurma; sel alır.

Kocalıkta taze gelin olmaz; el alır.”


Yorumlar - Yorum Yaz